HANGİ ÇOCUK KAÇ DOLAR?


 

Çocuklar…

Sevgiye, korunmaya, şefkate ve bakıma muhtaç çocuklar. Kendilerine has dünyalarını oyunlarında kuran, çoğu zaman anlamadıkları bir dünyada, öncelikle ailelerine sonrasında da yaşadıkları coğrafyaya kendi varoluşlarının savaşını veren çocuklar. Üstelik her dönem süregelen savaş! “Nesiller arası farklılık ve çatışma” diye tanımlanan, fakat başlık aynı kalsa da dinamiklerinin değiştiği bir geçiş veya süreç.

Çocukların kendi bireyselliklerini ortaya koyma ve “ben buyum” diyebilme süreci belirli bir yaştan itibaren, tümüyle, eş zamanlı olmadığı gibi, ailelerin de bu sürece uyumu ve anlama dönemi hemen gerçekleşemeyebilir. Karşılıklı şaşkınlıklarla geçen, bol çatışmalı ve belki seslerin yükseldiği bu süreci her iki taraf da kolaylıkla ve sorunsuz atlamayabilir. Uzmanlar, bilimsel makaleler, bu yolu tamamlamış bilinçli büyükanneler, öğretmenler böyle durumlarda ilaç gibidir.

Eskiler der ya, - ne ekersen onu biçersin- diye. Belki de bu öğretinin en uygun olduğu konu; çocuk yetiştirme konusu, ne dersiniz? Otuz, kırk yıl öncesine göre ebeveynler; daha empatik, çocuklarının dünyasına odaklı görünseler de, günümüzde “geleneksel” olarak tanımlanan, yok olmaya mahkûm edilmiş bazı konular da “ihtiyaçtan” geri dönmeliymiş gibi geliyor. Çocukların ana rahmindeki ve sonraki dönemlerde fizyolojik gelişimi ve yöntemleri hakkında hemen her anne neredeyse doktora düzeyine erişse de, bu yöntemlere hamilelik dönemindeki bol folik asit, vitamin, mineral, sıvı ve protein destekleriyle başlamış olsalar da, fizyolojik gelişimin tek başına çocuk yetiştirmek için yeterli olmadığı da gerçek. Bir insanı yetiştirme sorumluluğu; fiziksel, ruhsal ve sosyolojik olarak bütüncül bir yaklaşımı gerektirirken, ruhsal ve sosyolojik açıdan sıkıntılı bulduğum günümüzün çocuk yetiştirme kavramları hakkında yazılacak, söylenecek ve okunacak çok fazla şey var. İyi şeyler olduğu gibi oldukça kötü şeyler de var. Etrafımızda gördüklerimiz okuduklarımızdan da fazla ve oldukça ciddi bulduklarım da var. Bunlardan birisi de sosyal medya çılgınlığına çocukların nasıl da alet edildiği konusu.

Sosyal medya hesaplarında çocuklarını sürekli olarak paylaşan anne babalar, bu paragraf sizler için ne yazık ki. Kendi yaşantılarını, bireysel iradeleri ile paylaşan insanlar, henüz irade sergileyemeyecek yaştaki çocuklarınızın bu durumlarını suiistimal etmeniz. Onların dünyalarında hem suiistimal edilebilme eşiğini değiştirirken, hem de teşhir ve mahremiyet sınırlarını belirleyememe gibi tehlikeli yaralar açıyorsunuz. Oysa bu sınırlar, bir bireyin sosyal çevresi içerisinde son derece değerli sınırlardır. Siz, onları sürekli olarak paylaştığınızda ve her türlü hali, her şeyi paylaştığınızda, onlar için sıradanlaşacak olan bu durumun, ileride yaratacağı “bireysel iradeyi kullanma” sıkıntılarını da onlara hediye etmiş oluyorsunuz. Sürekli ihlal edilebilecekmiş gibi, normal bir durummuş gibi bir algıyı onlara aşılamış oluyorsunuz. Ayrıca gün içerisinde yaşadığınız her türlü şeyi paylaştığınız hikayelerinizde yer alan çocuklarınız için algı, elbette ki sizler gibi değil. Onların algısında mahremiyet kavramını siz, kendi ellerinizle yıkıyorsunuz. Belki de onlara, sosyal medyada göründüğünüz halinizle sıradan yaşantınız arasındaki derin farklılıkları yaşatıyorsunuz; bilemiyorum. Eğer hal böyleyse de, o vakit “ikiyüzlülüğü” öğretiyorsunuz. Üstelik şöyle bir riski göze alarak; büyüdüklerinde bu durumdan rahatsız olan çocuklarınız, size dava açabilme hakkına sahipler! Bunun farkında mısınız? Emin olun, sosyal medya hesaplarınızdaki milyonlarca takipçi, asla ama asla kendi çocuğunuza bu kötülüğü yapmanıza değmez.

Youtube’da çocuk kanalı açan anne babalar, yazının bundan sonraki kısmı ise sizlerle alakalı. Çocuk kanalı nedir, önce bunu anlamakta fayda görüyorum. Çocuk kanalı: Çocukların eğlenceli dakikalar geçirebileceği, eğlenirken öğrenebileceği, denetimi yüksek, uzmanlar tarafından içeriklerinin oluşturulması gereken kanallar. Elbette Youtube veya diğer içerik platformlarının, içerik üretmek üzere insanlara açtığı bu mecralarda diploma isteme durumu olamayacağından, kendince aldığı önlemleri var. Örneğin; çocuk kanallarına çok fazla para ödememek, reklam almamak, ekranı alta kaydırınca videoyu durdurmak, içerikte geçen zararlı sözcük ve davranışın filtrelenmesi ve videonun kaldırılması gibi. Tüm bu önlemleri çocukların ruhsal ve sosyolojik gelişimlerini dikkate alarak yapan firmalar var, ama çocuklarını bu anlamda hiç korumayan, içerik oluşsun diye onları kullanan, kollamayan, savuran anne babalar da var. Çok acınası değil mi? Kendi çocuğunu başka çocuklar izlesin diye video üreten anne ve babaların, denk geldiğim bazı videolarına inanamadığım gibi, onları bu anlamda uyaran bilinçli bir aile büyükleri veya o çocukların öğretmenleri yok mu; şaşkınım doğrusu.

Kanallarına, izlenme saatleri trafiğine göre, gün içinde üç, dört video yükleyip, izlenme sayısını artırma çabasına girmiş bir anne; yatakta, kahvaltıda, markette, çarşıda, hediye kutusu açılışında, arkadaşlarıyla, mutfakta, parkta, orada, burada çektiği videolar yetmezmiş gibi, çocuğuna abuk sabuk şakalar (şaka denebilirse tabi, daha çok çocuğu yanıltmak) yaparak da farklı içerikler oluşturmanın derdine düşmüş. Çocuk öyle sıkılmış ki bu durumdan, sürekli adını söyleyen ve komutlar veren, kameramana dönüşen bir anneye sahip oluvermenin derdine düşmüş; şuraya koş, atla, kameraya bak, gül, oyna, şu elbiseyi giy, onu yap, bunu yap… Çocuk, “kapat kamerayı” diye ağlıyor; anne, ısrarla çekim yapmanın derdinde. Bu da yetmezmiş gibi anne, yakın plan çekime geçiyor. Çocuk, elleriyle yüzünü kapatıyor, ağlıyor; annenin umurunda değil. Ağlama kızım (sürekli ismini söylüyor), aç ellerini, yüzünü kapatma, vs… Çocuk annesi tarafından taciz altında, hem de ne taciz. Çocuğun ne mahremi kalmış, ne de yaşam sevinci. Hayat, onun için kameraya denk getirilecek bir yer haline gelmiş. Ona, tüm bunları öz annesi yapmış. Ortaya iyi videolar çıkmadığı gibi, düpedüz bilinçsiz, tacizkâr, sinir bozucu, çocuğu hiçe sayan içerikler çıkmış. Neden? İzlensin, takipçisi olsun, az da olsa para kazandırsın diye. Böylesine kötü içerikler çıkınca ortaya, e haliyle de pek fazla izlenme olmamış. Anlayacağınız olan o çocuğa olmuş. Kanala baktığımda iki yıllık aktif bir kanal, demek ki, iki yıldır o çocuk, bu işkenceyi yaşıyor. Sorsanız, anne şöyle söyleyecektir, pek çoğu gibi;  “Ben çocuğuma anı kalsın diye yapıyorum.” Bu büyük palavraya inanmayın sakın, çünkü Youtube aktif olmayan kanalları belirli süre sonra kapatıyor. Yani istese de, çocuk büyüdüğünde anı falan kalamaz bu videolar. Ha ben olsam o çocuğun yerinde, böyle bir anıyı da istemem; kaldı ki keyif almadan, zoraki ürettiğim onlarca içeriği, bir de izlerken aynı acımasızlıkla yüzleşmezdim elbette. Bu travma, bıkkınlık, tüm bu saçmalık onun hayatında izler olarak kalacak. Güven, kişilik hakları, aidiyet, nitelik, mahremiyet, teşhir, zorbalık, taciz tüm bu sözcükler ve daha başkalarını büyüdüğünde tek tek sorgulayacağı, tek tek incineceği kesin. Tekrar tekrar dönüp hatırlayacağı pek çok haksızlığı şimdiden sırtlanmış durumda yazık ki.

Bu tarz kanallar öyle sanıldığı gibi az da değil emin olunuz. Mantar gibi türüyorlar, hevesini alan bırakıyor, bir bakıyorsun bir yenisi daha. Youtube ve diğer mecralar bu tip çöp, ama zararlı çöp içeriklerle dolu. Bir de Tiktok var sahi, ben henüz onunla hiç tanışmayan şanslı azınlıktayım, o sebepten bilemiyorum. Bir tahminim var elbette, sanırım daha kötüdür durum. Sizce de bu içeriklerin özel bir sistemle denetlenmesi gerekmiyor mu? Bence acilen, çok acilen denetlenmesi gerekiyor. Yalnızca Youtube, Tiktok gibi şirketlerin kural ve insafına kalmamalı bu hassas konular. Hızlıca her ülke kendi denetleme birimini oluşturmalı ve uzmanlar bu işi kontrol altına almalı. Çünkü çığ gibi büyüyen şey şu ki; sanal dünya için, çok büyük bir psikolojik istismar söz konusu. Bu çocukların, benzeri davranışlar ile büyüdüğünde ise, neleri normalleştirip, kendi çocuklarına neleri yapabileceklerini bilmiyoruz! (?) Geçmişte olduğu gibi “nesiller arası fark” diyerek genele yayamayız bu konuyu, çünkü değerleri yanlış ya da farklı öğretme, algılatma durumu söz konusu.

Çocuk videoları konusunu çok önemsiyorum ve pek çok insanın da önemsediğini biliyorum. Çocuklar için üretilen her türlü şey tüm dünyada özel yasalara ve tüzüklere tabidir; gıdadan ayakkabıya, oyuncaktan kitaba,  giysiden ilaca kadar. Sanırım sadece anne ve baba olurken bu kurallar çalışmıyor, keşke herkes çocuk sahibi olmasa, bir ehliyeti olsa bu işin.  “Geleneksel” durumun içinden, “ihtiyaçtan” geri gelmesini istediğim bir şey var mesela; -çocukları çocuk halleriyle, kendi dünyalarında ve güvende yaşatın.-  Bu cümleyi yazarken kalbimin sızladığını hissettim. Ne çok konu var çocuklarla ilgili; onların, güvende ve çocuk halde olamadıklarıyla alakalı. Of…

Tekrar sosyal medya konusuna geri dönecek olursak; her çocuk kameraları sevmek zorunda değil veya sana keyif veren şey ona iyi gelmiyor olabilir. Hadi büyükler biraz empati, biraz da ebeveynlik lütfen.

E.E

 

 

Yorumlar

  1. Yüreğinize sağlık 🙏

    YanıtlaSil
  2. 👍🏻👏🏻👏🏻

    YanıtlaSil
  3. Tebrikler Yüreğinize sağlık arkadaşım. Başarısı ve okuru bol olsun.

    YanıtlaSil
  4. Harika tesbitler 👏🏻👏🏻👏🏻

    Çocuklarımızı seviyorsak ve gelişmelerini istiyorsak, onlara daha az değil, daha fazla zaman ve oyun fırsatı tanımalıyız. Ancak politika yapıcılar ve güçlü hayırseverler bizi tam tersi yöne doğru itmeye devam ediyor; daha fazla eğitime, daha fazla teste, çocuklara daha fazla yetişkinlerin yön vermesine ve daha az özgür oyun fırsatına doğru." ~ Dr.Peter Gray

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biz büyükler, onların dünyalarında geliştiren değil, baskı kuran ve de kendi dunyalarimizin işine yarar biçimde seviyoruz. Bununla da gurur duyuyoruz. Dr. Gray'ın yazdığı gibi, bizden bunu istiyorlar, biz yapıyoruz.

      Değerli yorumunuza teşekkür ederim. Harikasınız 🙏

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

YAŞASIN CUMHURİYET!

ÇAĞIRMA BENİ

TEK TEK UNUTMALI (podcast)