YAŞASIN CUMHURİYET!
Ben de varım!
Ben de!
Ben de!
Biz de varız!
Biz de!
BİZ VARIZ!
Yaşasın cumhuriyet, Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!
Cumhuriyet, sözlük anlamıyla milletin
egemenliği ile kendisinin belirlediği milletvekilleri vasıtasıyla yönetilme biçimi olsa
da, Türkiye için anlamı çok daha fazlasıdır.
Cumhuriyet, Türk ulusunun bağımsızlığının tacı, 1923 yılının
1919’a uzanan mücadelesinin mükafatı ve kendini yeniden ve özgürce var
etmesinin nişanesidir. Cumhuriyet; alın teri, inanç, geçmişin dersi, geleceğin
umududur. Cumhuriyet; Ata'mızın mirası, gençlere öğüdü, çocuklara vadedilen
egemenlik hakkıdır. Cumhuriyet; yüce ulusun sırtını dayadığı ve dayanacağı
demokrasinin temeli, “ben de varım” diyebilmesinin koşulsuz tek yoludur.
Cumhuriyet rejimine ilk olarak geçen Fransa halkı için veya cumhuriyetle yönetilen diğer ülkeler için bu tanım bir yönetim biçimi, bir
kavram olabilir. Onlar için de cumhuriyet, bireylerin seçimlerinin yönetime
yansımasının güvencesidir, fakat Türk ulusu için cumhuriyet demek, bir var oluş
mücadelesidir. Öyle ki, altı yüz yıllık devlet geleneğinden farklı, halkın
geleceğine karar verme bilinciyle hareket ettiği yepyeni bir dönemdir. Kurtuluş
cephelerinde geçen onca yılın mücadelesini vermiş bu halk, bağımsızlık ile ilk kabuğunu, ardından da monarşiyi terk edip, cumhuriyete geçerek ikinci kabuğunu
kırmıştır. Gerçek anlamda ulus bilincinin yerleşmesi ve yeniden doğuş dönemi tam
olarak cumhuriyet ile mümkün olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhuriyet anlayışının ise, “demokrasinin” temelini oluşturan yapıyı bilinçli olarak inşa etme çabası olduğunu görüyoruz. Kendi el yazısıyla yazdığı not bu düşüncenin ispatı niteliğindedir. “Binaenaleyh (bundan dolayı) demokrasi prensibinin en asri (çağdaş) ve mantıki tatbikini (uygulamasını) temin eden (sağlayan) hükümet şekli cumhuriyettir.” (M. Kemal Atatürk) Cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk ulusu için tasarladığı yönetim biçimi, kurtuluş mücadelesi yıllarında veya daha sonrasında ortaya çıkmış bir düşünce değildir. Ali Fuat Cebesoy’un da aktardığı bilgiler ışığında, henüz 1902 yılında Harp Akademisi birinci sınıf öğrencisiyken Atatürk’ün cumhuriyet fikirlerini taşıdığını biliyoruz. Cumhuriyetin oluşmasının tesadüfler zinciri veya ilanına yakın tarihlerde bu sisteme geçen diğer ülkelerin örneklerinden doğan bir fikir olduğunu düşünenler son derece büyük bir yanılgı içerisine düşeceklerdir. Atatürk için cumhuriyet, köklenmiş bir ağaç gibi olgunlaşmış fikirler ve uygulamaları içerir. Ayrıca, kendi ulusunu “aziz millet” vurgusuyla tanımlayan ve bu temelden hareketle bir demokrasi inşasıdır.
Demokrasi kavramının en sağlam yolu cumhuriyettir bu doğru, fakat günümüzde pek çok ülke açısından kâğıt üzerinde yazan bu kavram da yanıltıcıdır. Yönetim sistemlerine bakıldığında demokrasiden bahsedilemeyecek bazı ülkelerin yönetim şekillerinin cumhuriyet olduğu görülmektedir. Bu sebeple cumhuriyeti yaşamak ve yaşatmak, “ben de varım” kavramı için son derece önemli bir koşuldur! Görülüyor ki, bu yolda isimler değil, olgular asıl önemli olandır. Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhuriyetin ilanı olan 29 Ekim 1923 yılından itibaren yazılı ve sözlü olarak hayata geçirmeye gayret ettiği tüm çalışmalar, verdiği fikri mücadele, ilke ve devrimleri cumhuriyet temeli üzerinde “nitelikli gelişimin sağlanması” ve “sürdürülebilir” olması içindi. Zaferle sonuçlanan Büyük Taarruzdan sonra kendisinin de söylemi şu şekildedir: ”Asıl savaş şimdi başlıyor.” (M. Kemal Atatürk) Bu sözünden de anlıyoruz ki, gerçek mücadelenin “nitelik ve sürdürülebilirlik” açısından ne denli önemli olduğunu ve Mustafa Kemal Atatürk’ün bu konuya olan hakimiyeti ve inancını. Zira Atatürk ilke ve devrimleri, hızlı kalkınma politikaları nitelik anlamında çok önemlidir. Dünyadaki örneklerinden de görülüyor ki, “sürdürülebilirlik” nitelikli gelişmeye bağlı iken, nitelikten uzaklaşıldıkça sürdürülebilirlik de gittikçe azalarak yok olabilmektedir. Cumhuriyet, yalnızca bir yönetim şeklinin “adı” değildir.
Cumhuriyetin ilan tarihini bilmeyen kadın, ilk cumhurbaşkanının
adını bilmeyen genç ve de cumhuriyete, demokrasiye atıp tutan, tarihini
bilmeyen insan, şanlı Cumhuriyet Bayramı; akılla, vicdanla, inanç ve milli
birlikle, kanla ve de Allah nidalarıyla düşmandan geri alınmış bu şerefli
toprakların en büyük bayramıdır.
Cumhuriyetin sürdürülebilirliğine, nitelikli varlığına ve Türk ulusuna hizmet etmiş, onurlu ve şerefli; kahraman Türk askerlerine,
öğretmenlere, mülki amirlere, hekimlere, hemşirelere, hukukçulara,
mühendislere, mimarlara, opera ve bale sanatçılarına, tiyatro sanatçılarına,
ressamlara, şairlere, yazarlara, sporculara, pilotlara, yatırımcılara, nice memur ve sayısız
meslek mensubuna selam olsun. Bu ülke için hizmet eden, yüreğinde vatan sevgisi
taşıyan, Ata'sının yolunda yürüyen, tarihini bilen, bilinçli çocukları yetiştiren
anne ve babalara selam olsun.
CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI KUTLU OLSUN. NİCE 29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMLARIMIZ OLSUN.
Bu kutlu günü armağan eden büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve mücadele arkadaşlarına saygı, minnet ve rahmetle.
E.E
Yüreğine ve emeğine sağlık sevgili kızım. Cumhuriyetimizin 100. Yılına yakışan bir yazı olmuş. Gençlerimiz Kendi lanlarında Cumhuriyetimizi taçlandıriyor. Selam olsun onlara.
YanıtlaSilTeşekkür ederim güzel dilekleriniz için, isminizi göremiyorum ama yaş büyüğüm olduğunuzu anlıyorum. Nice bayramlar dilerim. Esen kalınız.
SilHer daim hep varız.Evrim hn.mükemmel bir şekilde Cumhuriyetimizin yüzüncü yılanı kaleme almışsınız, tebrikler👏 durmaksızın Cumhuriyetimiz ilelebet hep kutlanacaktır.Nice yüzyıllar kutlanması diliyorum.🙏🇹🇷💙
YanıtlaSilBayramınızı kutlarım, nice 100 yıllara 🇹🇷
SilDeğerli yorumunuza teşekkür ederim. 🙏
Nıce yuzyıllara🇹🇷🇹🇷
YanıtlaSil🙏
Sil