BİR MECZUP


“Bu meydanlar nedendir? Âdemoğlu buluşsun diye, iki kelam etsin ve de dünya ahvalini anlatsın diye değil mi? Ben de geldim ortaya, annemin koynundan çıktım, çıplak ayak geldim bu meydana. Anam dedi ki dün gece; “sen güzel oğlan, dünyanın en güzelisin, aldırma onlara sen, dünya vaktini keyfince tüket.” Ben de öyle yapacağım, vaktim varken.”

“Şalvarında iki yaması, mintanında bir; bir de kafasında bir kellik mi var şu oğlanın? Var elbet, bitlenmiş mi ola? Yok, bitten değil o, kirden mi ola? Yok, o da değil, saç kıran derler, hocalar okur geçermiş. Anası niye götürmez ki hocaya? Hocanın nefesi işlemezmiş ona, öyle derler. Ermiş mi, bu deli oğlan? Yok, ermek böyle olmaz derler, o meczup. Öyle meczup olmuş ki, bir dediğini kırk kişi düşünür, içinden çıkamazmış; çok düşünmemeliymiş, cana dokunurmuş dedikleri.

Bir deli çıkmış meydana, söyler bilip bilmeden; kendi meczup, sözü meczup. Meczupsa ne olmuş? Olmuş, olmuş da, anlayanın vay haline; ya duyarsa padişah? Duysa da der ki; -meczubun sözü söz mü ola?-”

“Ben çıktım divana, divan der ayaklarımın altı. Ben de derim; kara ayaklarımın altı, başkaca yol gidilir mi yalınayak? Gidilmez elbet, ama çıplak damağımla emmedim mi anamın sütünü? Memesini aldığımda ağzıma bildim mi, çıplak damağımı ve de tuttuğum elimi? Bilmiyordum… Anladım da aslında, kim dedi o kutsal diye? Kimse demediydi bana, ben bildim.  O halde çıplak ayağın altı varsın olsun kara; temiz ayaklar, bilmez taşların ona batışını. Çarığın içinde terler belki, ama bilmez batan taşın yarasını. Kandır oradan çıkan, fışkırmaz belki damar kapısından çıkar gibi de, eder deriyi kırmızı. O deri, kösele misali serttir artık, çıplak ayak yolu bu; ne çıkarsa yolda batar ayağına. İnek dışkısına da bulaşırsın, bir tahtanın parçası da eder yarenlik. Canın acır da, insanın acıttığı gibi değildir o. İnsan inkar eder, çıplak damağındaki memeyi de, sütü de.  Bana deli derler, uslu olamadım, kızarlar. Kızsalar ne olacak, ben dedim olduğu gibi; onlar dedi olması gerektiği gibi; ben onları anlamadıydım. Anam dedi mi ki; “aç kalınca izin iste”;  demediydi. Ben de istemediydim zaten. Şimdi ben neden içmeyeyim sütümü? Hem de helalken bana?”

“Bir deli söyler işte, meczup. Meczup olsa ne iyi, dere tepe bilmez uyanık; bir de meydanda bağırır avaz avaz. Bir avaz desek, sustururuz da, her gün bir avaz. Bugün etti elli iki gün, elli iki kişi duysa, tövbeee, elli iki delimiz mi olacak? Hepsi bilir mi ki söylediğini? Bileni de olur, belli mi olur! O halde n’apmalı ki? Kadıya soralım. Kadı hükmü geçer mi meczupta? Geçmez mi? Biz soralım gene de.”

“Meydanda var bir dere, derenin kenarı direkli evler, evlerin çatısı kerpiçten. Penceresi perdeli evlerin; perdelerin ucu süslü, dantel; danteli ütüledin mi, kömür ütüsüyle? Ütülemişsin belli ki, durur düzgünce. Madem bildin ütüyü de, niye ütülemedin dilini acep? Ütü sıcak korktun mu? Korkma! Dil ütüsü sıcak değil, sabırdan. Sabırdan, beyaz bir köşk. Köşkün perdeleri yok, camları bol. Boşuna demezler perdesiz diye, o dilinin köşküdür. Öyle derler ki, etme gaflı, pullu laflar. Edesin adabından, utanarak ve de yalancı laflar. Diyorsun ya “padişahım çok yaşa” işte öylesinden. Kimse yadırgamaz bunu, oysa duymazlar aslında. Padişah yaşasa ne, yaşamasa ne? Ne ola ki, yerine bulmazlar mı, anasının sütünde de olsa bir oğlan? Bulurlar elbet, biri gitti de diğeri gelmedi mi? Neye dersin “çok yaşa”? Padişaha mı? Makama mı? O makam seni beni bilmez ki. Bilmeyen sesini de duyar mı sanırsın, duymaz elbet. Kılıcını sakladığı kını ve de mintanıdır onun olan, varlığını bildiği, saydığı ve de sayısıyla adamı nöbet ettiği. Var mı meydanın kını ve de mintanı? Niye saklasın ki meydan? Ben söyleyince karşı caminin duvarına çarpar sesim, çarpar da iner meydana geri. Bu meydanda bir kere söylerim, iki kere duyulur; biri sende, diğeri gök kubbede. Perdesiz benim köşküm, yok ki benim kömürden ütüm perde bulsam ütüleyeyim. Gayrısı da, berisi de köşk; benim.”

“-Bu deliyi n’apmalı- der demez oturur yere, tam da ortasına meydanın. Meydandan geçen arabalılar ve de saraylılar şaşırır bu işe. Kimi gün beklerler, kalksın yerden; ne kalkması, zamklı mübarek. Bir sonraki sözünün nefesine kadar kalkmaz ortadan. Ortada oturunca ne ola ki? Bir de göğe diker gözünü. “Ne ararsın orda” deyince de, susar inadına, iki damlası akar gözpınarından. Gel de anla, ortadaki adamın göğe dikilen gözünden akan damlaları sen; bir deli bakış, iki inatçı damla.”

“Meydanın ortasındayım, bir de altımda arpa tanesi. Üstüne oturdum, görmesinler diye. Kimse bilmez arpa tanesini. Bu taneye hangi kuş ulaşsın? Geçen arabanın tekeri gümbürtü çıkarır, bir de insanların adımları. Hangi kuş insin de bu meydana alsın rızkını. Huda vermişti rızkı, senin elin ayağın ne ola ki; hem ezersin arpayı, hem de kuşu küstürürsün. Kuş bu, çırpar da kanadını konmaz bir daha ağacına, ormanına ve de çatına. O ki, katlandı çocuğunun sapanına ve de tüfeğinden çıkan çelikten katile bile. Lakin arpasını ezersen ve de onun yoluna olursan engel, bir kuş aklıyla meczup oturur üstüne. Sen kese atsan da nafile, kalkmam yerimden. Kesen değil minnet ettiğim, arpayı ezme yeter, arpadır benim derdim. Sizin bey olduğunuz yerde ben deliyim, sizin veli olduğunuz yerde ise ben avareyim. Bir tek pervane değilim, duranım. Dururken gören, görünce bilenim. Bildiğim gördüğümden azdır, ama azım sizinkinden çok.”

“Kaldırın ortadan şu deliyi, götürün bir kenara, götürün de aklı başına gelsin. Deli işte, boş boş konuşur.”

“Atın beni bir kenara, sizin kenar gördüğünüz yer, benim ortamdır. Orta yer bellimi ki, şu yuvarlak âlem üstünde? O halde kenar dediğin yer nere ki? Ben ortada kalınca, attığınız yerdeyim; ortada. Siz kenarda olacaksınız, hem de onca ağırlığınız basacak gırtlağınıza.”

E.E 

Yorumlar

  1. Kaleminize yüreğinize sağlık 💞🙏

    YanıtlaSil
  2. .merhaba Evrim hn.Bu yaşadığımız çağda rüyamızda Tanrının varlığını hissedebilmek ne kadar mümkünki;Bu dünya düzeninde Meczuplugu bile çok görüyorlar.Erasmus ne güzel söylemiş gerçek bilgelik deliliktir. Kendini bilge kabul etmek ise gerçek deliliktir... Tebrikler başarılarınız daim olsun.🧿💙👋

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir serçenin kalbinden geçeni de duyan var. Bir selamla, sevgiyle birbirine bağlı insanlar. Bu dönem zor belki ama bunları bilenler var. Biz ne vakit yük olduk birbirimize, o zamandan beridir karardı kalplerimiz. Yine de bugünün adıyla kolektif bilincin yükseleceğine inanmak istiyorum. Sevgi yaşamınızda eksik olmasın 🙏 Teşekkür ederim.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

YAŞASIN CUMHURİYET!

ÇAĞIRMA BENİ

TEK TEK UNUTMALI (podcast)