GECE



Gecenin karanlığı örter, gizler sanıyorlar; gece ne örter, ne de gizler. Gece gerçektir, olandır, yok olanı çıkaran, var olanı daha görünür kılandır. Gece kimileri için masumiyetken, kimileri için günahtır, belki de feryat, cefadır. Gecenin gizlisi olmaz, ayan beyandır.

Gece görmek isteyene gösterir, duymak isteyene duyurur, anlamak isteyene anlatır. Gece dost ya da düşman değildir, dostunuz ya da düşmanınız olmasını siz seçersiniz. Gece karanlığına çekmez aslında, ne renkse ruhunuz o renge bürünendir.

Gece gizemli değildir, herkesin asıl halidir. Bizleri gizleyen güneşin ta kendisidir.

En çok gecedir çırılçıplak soyan; ayıpları, yasakları, kavgaları, kaçakları çıkaran. Gece gündüze göre daha merttir aslında. Günahları savuran, ateşi yakan, şeytana şaka yaptırandır o. Gündüzün mahremi yoktur gecede. Gece, karanlığı ile öteki yüzleri, gündüzün sakladığı her çehreyi apaçık gösterendir. Karanlığın cesareti ruhu zincirlerinden azade kılarken, gecenin hafızasındadır hem iyilik hem de kötülük. Keder ve neşe de gecenin bahçesindeki nadide iki çiçektir.

İç sesindir bazen, bazen bir çığlıktır, bazense bir hayal. Gece teslim alır, açıkça ve kollamadan. Hayal ettiğin mutlu da edebilir, korkutabilir de. İç sesini duymaya başladığında, yüzleşmedir gece, aynası yaman bir yüzleşme. İtiraftır, çapraz bir sorgu gibi silkeler.

Gece bazen ötelemektir. Gücün yetmediğinde biriktirendir ama asla unutmaz, sadece erteler. Bir gece daha gelir ki, döktürür eteğindeki taşları bir bir. Sabırsızlanan haliyle zorlar seni, bu kez bakmaz gücüne, yeter mi, yetmez mi? O sadece taşları sayandır.

Gece anlamak olur bazen. İşte bu gecelerin gayrete ihtiyacı vardır. Gayret tükenirse, anlamak küser. Anlamanın tek aşkı gayrettir. Gece bu iki sevdalıyı ayrı düşürmüşse, gayret uyur, anlamak küser.

Gece sessizliğiyle boğar; onun en güçlü silahıdır sessizlik. Eğer yeni bir yaran varsa yüreğinde, içini yarıp geçen sessizlik uğultu olur birden, tuz olur, kıyasıya acıtır canını. Eğer ki, kabuk bağlamışsa yaraların, bu kez sessizliğe sarılır, içinde kaybolursun. Boğazına yapışmaz o vakit, kuytusunda uyutur seni.

Işıkları vardır gecenin, yanan, sönen, fasılalı, edalı, cevval, sarı, yeşil, kırmızı ışıklar. Bilirsin aslında insan elidir her biri. Uzaktan bakınca, ışıklar en mutlu halidir gecenin. Her nerede bir ışık varsa, orada hayat var demektir. Işık harekettir, bir mesaj gibidir. Bir de yakından bakınca, mutluyu, mutsuzu gösterir ışıklar. Hiç ışığı olmayanlarsa bu dünyanın ya cefasında ya da uykusundadır.

Ruhun der ki bazen, uyuyamayacak kadar mutluyum, keyfim yerinde, bitsin istemediğim bu günü uzatıyorum. Yirmi dört saat değil bugün, ışık sönünceye kadar. Bazen de der ki; yük oldu bu gece bana, teslim aldı bedenimi, uykumu çaldı; ben verdim, o aldı. Derdim gecede ummanı aştı, yakardım, ağladım hatta öfkelendim fakat gece, tüm karanlığıyla buzdan bir duvar gibi dikildi önüme. Kaçtım, ışığı açtım ama gece bitmedi, tükendim, yetmedi. Işık nedir derdimin yanında, gece kendine hapsetti.

Arka sokaktan dönen arabanın sesi bile günün sesinde kaybolup giderken, gece olunca duyarsın o motorun sesini. Sesler karışmaz gecede, ne sırrı vardır onların ne de başka bir sese sarılmışlığı. Gecenin şarkısı bile başkadır. Kimi dilde nihavent kimi dilde ilahi olur. Bir başka yerden senfoni çalınır kulağına. Gece davullar vurulmaz, yaylılar veya üflemeliler bırakır sesini boşluğa; belki de çıplak insan sesi, tek tek duyarsın.

Deniz bile başkadır gecede, aldanma der maviliğime çünkü hüner gökyüzündedir. Denizin gecesi de karanlıktır ama onun da ışığı yakamozdur. Gece olunca yengeç kumda daha çok kalır, böcekler saklanmaz suda, gece onlar için güvenli olandır; efelene efelene çıkarır başını, karanlığa selam verir.

Parayı saklamayan tek vakit de gecedir. Gece varacağın ev, senin varlığındır. Yoksa eğer varlığın, gece olunca çatı bulamazsın. Gündüz kalabalığa saklanırsın da, el ayak çekilince duvar dibi ana kucağı gibi sarar bedenini. Sokak lambasının altında, tarihi geçmiş konserveyi tırtıkladığın da olur, bir kuytuda mukavvadan yatağında, kuş tüyü hayallere daldığın da. 

Gündüz, kelli felli görünen erkekleri sadece gece çıkarır ortaya. Gece olunca o gösterişli adamın bir kedi yavrusu gibi kanepeye kıvrılışını, uyku sersemi tuvalete kalktığında pijamalarıyla nasıl ürkek bir çocuk gibi göründüğünü fark edersin. Böyle erkekler gece askıya asar kelli felli duruşunu. Gündüz ahenkle konuşan adamın sıradan horlaması gecenin tuzağı iken, bol keseden savurup gözdağı veren adamın horlaması ise  boş lakırdısının beyanı gibidir. Gece, saklamaz, anlatır durur. 

Kadınlar içinde gece ortaya çıkarandır. Takma kirpikler çıkınca,  anlamsız tüylerden ibaret bir nesne halinde bir rafta aptalca geceye karışırlar. Makyajdan arınmış yüzler geceye salınınca, eser kalmaz gündüzün çalımından. Gece maskesi ise benzemez gündüzün maskeli haline, suyla buluşunca akar gider. Gündüzün ikiyüzlülüğüne lazım gelen maskeler ise gün geçtikçe sağlamlaşır, işler öze. Gün gelir, çıkmaz ruha bulaşan maskeler, öylece kaskatı kalır, kuşatır.

Gecenin hovardası da bellidir, fahişesi de. Bir şişeye gizleneni de, o şişeyle dertleşeni de bellidir. Küfürbaz bir adamın sokaktaki sesi çarpınca duvarlara, bir gazetedeki son dakika haberi gibidir etkisi. Sarhoşluktan, üzülmüşlükten, yorgunluktan, edepsizlikten… Her ne ise bu haykırışın sebebi, duyan dinler bu sesi, oysa gündüz kimse duymaz onun sesini, farkına bile varmaz. Gizlemez gece gündüz gibi, ayan beyandır.

Gece yolcuları olur, misafirdir onlar. Bir yerden diğer yere varmaya çalışan, ya veda etmiş ya da kavuşmaya giden insanlar. Bir otobüste kim bilir, belki tren veya uçakta, belki bir gemide yahut otomobilde oturan, duygusallaşan, ara ara aya, yıldıza bakıp içinden onlarla konuşan yolcular. An an geçmişe gidip ah eden, bazen de geleceğe bakıp umutlanan insanlar. Rahatsız bir koltukta başı düşünce sıçrayıp uyanan, yolda olduğunu hatırladığında usulca tekrar uykuya dalan gece yolcuları. Onları sinesinde tutan gece, bazen ayazını, bazen yağmurunu, çamurunu gönderirken, bazen de bol yıldızlı gökyüzünü bahşetse de, kadere ortak olan yolcular için evdeki geceden başkadır yol geceleri. Asla tam karanlık olmaz yol geceleri; bir far, bir iç aydınlatma, bir telefon ışığı… mutlaka bir ışık vardır ama evde hiç ışık olmasa da, odanın tanıdıklığı ve huzuru olmaz yol gecelerinin. Zamanı lime lime eden, hızla yutmaya, tüketmeye çalışılan bir kader ortaklığıdır gece yolculuğu. Gecede kadere teslim olanlardır onlar.

Hastane, hapishane ve gurbet geceleri; gündüzü dertli, geceleri ise tüm ruhu kanırtan, kanatan bitmez geceler. Her gece kim bilir kaç yaş büyüten, saçlardaki rengi çalan, sorgusu, suali bitmeyen vakitler. Takvime atılan işaretler, tekrar tekrar bakılan fotoğraflar, kadere edilen küfürler ve hasret dolu şarkıları olur bu gecelerin. Gece asıl oradakiler için kara kaplı bir defter gibidir. Yazdıkça yazılan, sayfaları çevirdikçe sayısı artan yüktür. Kamburu çıkana kadar taşınan, sabırla sil baştan yapılan asla arsızlığı olmayan, yüzleşmesi bol, mektubu yazılası gurbet geceleridir onlar.

Gece gündüzün zıttı sanırız bizler oysa gece, günün havalı, sanal tiyatrosundan uzakta, gündüzün kudretli halidir. Ona karanlığı tanımlayanlarsa, kendinden uzakta kalıp, sorular sormayanlar, çabucak tüketmeye yatkın olanlardır. Sessiz vaveylasını bilenler ise gecenin, hayat okulunun ders saati olduğunu da bilenlerdir; açık seçik ve olduğu gibi.

E.E

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar

  1. Sevildiğini bilen ama kendini sevmeyen bir ruh,ne geceyi yaşar ne gündüzü.Gece yoktur ki var olan Güneşin yokluğu..çok manidar bir anlatım tebrikler Evrim hm.👏🙏💙

    YanıtlaSil
  2. Gizlemez gece gündüz gibi, ayan beyandır...
    Bitmiştir....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gece iste...
      Teşekkür ederim, güzelliklerle kalınız.

      Sil
  3. Geceye dair gerçekler, çok güzel betimleme, teşekkürler👏👏👏

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdi, ben bu satırları da gece yazıyorum, gecenin ufak notu olarak teşekkür etmek istiyorum. Paylaşmak harika.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

YAŞASIN CUMHURİYET!

ÇAĞIRMA BENİ

TEK TEK UNUTMALI (podcast)