ALFALARIN SAVAŞI


 

Savaş…

Gaddar, soğuk nefesini çek Dünya’nın üzerinden.

Yine Dünya’nın bir yerinde, Ukrayna’da savaş var. Yine ölen insanlar, paylaşılmamış kozlar, kuşatılmış topraklar, kaybedilen para ve kazanılacak güç ve iktidar. Peki, ne için ve kim tarafından?

Bu savaşta görünen iki cephe var ama aslında dört cepheli bir savaş bu. Birinci cephe Putin cephesi, diğeri Ukrayna savunması, diğer cephe emperyalist güçler ve en mühim cephe halk cephesi.

Tarihten alınmayan dersler var. Tarihten alınmayan her dersin faturasını masum insanların ödediği, acımasız düzen ve bu düzenin devamını isteyenler var.

Biraz bakalım ne olmuş geçmişte?

Yıl 1920, Almanya’da tüm Avrupa’da olduğu gibi yoksulluk, kriz, salgın ile mücadele var. Bu yıllar “büyük buhran dönemi” olarak tarihteki yerini alacak elbette. Dünya’nın bu hale gelmesinin insan eliyle yapılmış sebepleri var. 1. Dünya Savaşı ve bu savaşın emperyalistlere göre hedeflenen sonuçlara ulaşmaması.  Ortadoğu hedefleri ve dolayısıyla burada kurulacak olan bir devletin kurulamamış olması. İsrail! Orta Avrupa’da yüksek gelir düzeyindeki Yahudiler ve tüm Avrupa’ya dağılmış diğer tüm Yahudiler. İsrail’in kurulması için gereken Yahudi nüfusun bir türlü orada konuşlandırılamaması. Bunun sebebi olarak da Yahudilerin özellikle yakın coğrafya olan Avrupa’daki refah düzeyleri. Çöl topraklara giderek mücadele etmekten kaçınmaları.

Bir elin bu durumu hızlandırması gerektiği aşikar. Kim bu el? Büyük sermeye sahipleri. Ortadoğu’da bulunan petrol kaynakları, geleceğin iktidar ve gücü için önemli hedefler. Fakat o bölgede kurulması gereken bir dizi oyunun kartları dağıtılmalı. Ve… kartlar dağılır.

İşte tam da bu sırada, yoksullaşan Orta Avrupa halkı ve tam da bu coğrafyada bulunan, itibar kaybetmiş bir ülke. Almanya! Britanya Krallığı, Fransa Krallığı itibarla ilgili devamlılığını sürdürürken, İkinci Reich yani Alman İmparatorluğu toprak kaybıyla da itibar kaybetmiş durumda. E haliyle buradan hareketle, mevcut durum kitlesel bir harekete dönüştürülebilir. Bunu yapmak için bir lider yaratılmalıdır. Adolf Hitler bu duruma uygun bir liderdir ve finansmanı sağlanır.

Şimdi bu küçük özetle bir kez düşünmenizi rica ediyorum. Alman halkını peşinden sürükleyen bu insan, nasıl bir finansman yapısı ile yaratıldı? Kendi kendine çıkıp, evvela bir kahveden başlayarak konuşmalar yaptığı için, çok iyi siyaset bilgisi, çok mükemmel askeri geçmişi veya Almanlar için ret edilemeyecek soylu bir aileden geldiği için mi lider oldu? Yoksa geçmişinde bile şaibeler olan, askeri geçmişi erlikten öteye geçmemiş, soylu bir aileden gelmeyen Hitler, lider mi yapıldı?

Almanların, geçmişte yaşadığı itibar kaybının yanı sıra, işsizlik, adaletsizlik, yoksulluk ile debelenmeleri oldukça dikkat çekici olmalıydı ki;  Alman ulusu, meşale görüntüsü kazandırılmış, yepyeni bir başlangıç olarak gösterilen, önce fragmanlar ile galeyana getirilip inandırılarak, kimlerin parası, gücü eşliğinde, bu oyunun içine çekilmişti?

Aynı eller, yarattıkları bu tehlikeli güç ile kontrolden çıkan bir filmi, tüm dünyaya izlettiler. 1946 yılına gelindiğinde, 1920’lerde dağıtılan kartlar, masadan toplandı. Bu kez ikinci bir oyun için kartlar dağıtılmalıydı. Çünkü kanlı, zalim, amansız bir biçimde, yirmi yılı aşkın süren oyun, tamamlanmıştı. Yahudiler, kutsal saydıkları topraklara, ölümden kaçarak gitmişlerdi. Kalanlar ise katledilmiş, bir kısmı da mali güçleri oranında başka ülkelerde, yeni yaşamlarına başlamışlardı. İsrail için artık temeller atılmıştı.

İsrail komşusu Filistin ise İngiltere tarafından bir yastık gibi yıllardır bu güne hazırlanıyordu zaten. İsrail’in kurulması üzere, Filislere yaşam şansı ve gözetim sağlanmış gibi paketlenerek, korunan topraklar, şimdi İsrail için hazırdı. İngiltere, yıllarca sömürgesinde tuttuğu Filistin topraklarını, oradaki insanları yalnız bırakacak ve İsrail ile Filistin arasında yaşanan her savaşta “kınıyoruz” diyerek izleyici olacaktı. Ortadoğu’daki hedefler henüz yeni başlıyordu. Sırada Katar’ı yapılandırıp, çöl olan bir avuç ülkenin kalkınmasını sağlayarak, o bölgedeki petrol kaynaklarının sahibi olmak vardı. Ürdün yapılanması ve Arap Emirlikleri hep bir gidişat planı dahilindeydi. Ortadoğu’da bu hazırlıklar başlamadan evvel ve hatta savaştan da önce, petrol şirketleri de İngiltere’de av partileri düzenleyerek, ortaklık görüşmeleri yapıyorlardı. Daha sonrasında 7 kız kardeş olarak isimlendirilecek olan şirketler, Ortadoğu’da ve dünyanın diğer pek çok bölgesinde, petrolün sahibi olacaklar ve bu kez bambaşka bir savaşla daha da güçleneceklerdi.

2. Dünya Savaşındaki doğu cephesinin açılma sebebi olan Rusya, bu savaşta da önemli bir aktördü. Emperyalist güçlerin oyununu görüyor ve bu oyunda gereken yeri alamazsa, kendi bünyesinde bulunan Petrol ile ilgili güç dengesinin içinde olamayacağını biliyordu. Nitekim savaş döneminin aktif oyuncularından birisiydi.

Dolayısıyla 2. Dünya Savaşı bittiğinde kartlar bu defa da “soğuk savaş dönemi” için dağıtılacaktı. Oyuncular masada yerlerini aldılar, Rusya, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya yeni kartları alanlardı.

Dünya, yenilenmiş bir politik düzen ile ve savaştan öncesine göre Avrupa’da değişmemiş bir harita ile (!)  bu masanın yeni oyununa başlıyordu. “soğuk savaş dönemi” olarak isimlendirilecek bu dönem ise Hitler’i Hitler yapan eller için bulunmaz bir fırsattı. Gözler kapandı, kulaklar duymadı ve dudaklar mühürlendi.

Alfaların belirlendiği savaş ve sonrasında, oyun kuranlara yeni isimler katılsa da, kurucular ve ilkeler belirleneli tam 50 yılı aşan bir süre geçmişti bile. Artık savaş bitmiş, soğuk savaş dönemine girilmişti. Ortadoğu daha da karışacak, Afrika çok daha fazla sömürülecek hatta gelişmesine hiç izin verilmeyecekti. Orayı da başka bir bataklık olarak kullanmak istiyorlardı.  Savaşın topları hiç susmayacak, silahlar sürekli daha iyisine ulaşmak için üretilecek, silahın yetmediği yerde bilgi, kültür dezenformasyonları yapılacaktı. Öyle ya her bölgeye silahla girilemez, savaş çıkarılamazdı. En köklü silah nasıl olsa cehaletti. Hal böyle olunca da olup biteni insanlara istedikleri ölçüde ve şekilde aktaracaklardı. Öyle de oldu (!)

Bu gün alfalar yine savaşta. Hem de görünen hali, saldırı şeklinde olsa da, bu savaşta dört cephe mevcut. Putin, Ukrayna, emperyalistler ve halk.

Şimdi düşünelim, sorgulayalım. Şu anda bir referandum için ateşkes ilan edilse, soru şu olsa: Halk savaş istiyor mu? Referandum sonucu, Rusya halkı dahil, “istemiyoruz” olacaktır.

Alfalar üst katlarda güç ve iktidar için kapışırken, olan yine halka oluyor. Savaşın acı yüzünü, buna sebep olan herkes yine izliyor. Yine “kınıyorlar”(!)  En büyük cephe olan halk, Dünya’da ilk kez, bu savaşta farklı. İlk defa “savaşa hayır” sesleri daha yüksek. Ruslar, Putin’e rağmen sokaklarda, sporcular sahada, kamera karşısında. Sesler, daha belirgin ve sosyal medyanın da bu durumda büyük payı var. Ne olduğunu anlayanlar, tarih bilenler veya stratejistler için “bu bir savaş mı, operasyon mu” sorusu tartışıladursun, halkta başka bir şey oluyor. Rus halkı, Ukrayna halkı, Almanya ve diğer ülkeler. Halk, bu defa daha büyük bir cephe. Adı ister savaş, ister operasyon olsun, amaç ister güç, ister siyaset olsun, orada çocuklar ölüyor ve insanlar çaresiz. Bu gerçeği hiçbir tanımlama, hiçbir amaç değiştiremez ve hafifletemez. En büyük cephe, halk, savaş istemiyor!

Hitler'i yaratan güçlerin, şimdi de Zelenski üzerinden oynadıkları oyun, Putin’in asıl hıncı haline gelmiş ve başka bir kontrolsüz güç doğmuştur. Daha öncesinde de Kırım, bu işin gidişatı için bir pusula niteliğindedir aslında. Sizce pusulayı okuyamamış olabilirler mi? Konular özellikle mi tırmandırıldı? Birlikte yol yürümek üzere süslü cümleler kuranlar, o cümlelerle köşelerine çekilmiş oldular, olan Ukrayna’ya oldu. Bu savaşta, üç cephe savaş alanındadır fakat dördüncü orada yok, hiç de olmayacak, bugüne kadar olduğu gibi. Üstelik, bu defa da Slav Slav’ı kırıyor. Tıpkı diğer coğrafyalarda, kardeş kardeşe kırdırıldığı gibi.

Adı kuşatma olsun, savaş olsun, operasyon olsun ne olursa olsun, orada ölen insanlar var ve tüm soğukluğu ile silahlar orada. Gidişatı hepimiz, kalbimiz kanayarak izliyoruz ve göreceğiz. Fakat gelen kıtlık, artan yoksulluk, güç cephelerinin ezici tarafı ve sıkışmış dünya düzeninin gittiği yer, daha da hızlanıyor. Halk isyan ettikçe, yepyeni, başka parlak paketler serilecek herkesin önüne. Bu kez kartlar yeniden dağıtılacak ve “refah” konusuna dikkat çekilerek, tek dünya düzeni yaşam bulacak belki de. Hazır, halklar daha farklı noktadayken, tam da zamanıdır belki de. Kollanan budur belki ve çok daha hızlı. Kim bilir, belki de düzenin lider belirleyişidir, bu karanlık günler. Belki de üst katlarda, lidere ortak olmak isteyenler vardır? Ulus olgusunun çok dışında, sermayenin ve gücün, daha gaddar savaşının, açılan perdesidir belki de, izleyip göreceğiz.

Bu çukurdan, sadece “halklar” olarak çıkmak mümkün mü, insanlık adına, büyük bir kenetlenmeyle? Kolektif bilinç, yepyeni, barış dolu Dünya yaratabilir mi? Sürdürülebilir barış... Mümkün mü? Kimse ölmeden, silahlar, salgınlar, yoksulluk olmadan. Hiçbir gücün gölgesinde oyuncu olmadan, sadece yaşamak ve mutlu olmak için.

 

E. E

 

Yorumlar

  1. Eline, diline sağlık. Dilerim eskileri yaşamayız. İnsanları birbirine kırdırmak yürek acısı. Halk olarak istemiyoruz kesinlikle. Kutluyorum, başarılar diliyorum. Öpüyorum…

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım 🙏
      İnsan, geçmişten ders almıyor ne yazık ki.
      Teşekkür ederim 💙

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

SANDIK (podcast)

KIZILCAGÜN (podcast)

BİRLİK ve AYRIŞMAK