FOTOĞRAFLARDAKİ GİZLİ MESAJ


 

Bazı insanlar şaşırtıcı bir biçimde gelişmiş özelliklere sahiptir. Psikoloji eğitimi almamıştır ama insan psikolojisinden çok iyi anlar, sosyoloji eğitimi almamıştır fakat toplumun dilini çözmüştür. Matematik, felsefe, geometri, dil bilimi ve belki de tıp veya astroloji. Dünya’ya gelmiş bu tip insanlardan, izleri hiç solmayacak olanlar var, Leonardo Da Vinci mesela ya da Sokrates veya Albert Einstein. Sanırım tüm listeyi yapsak yüz kişiyi geçmeyen dahiler onlar. Dünyadaki milyonlarca insanı düşününce daha da olağanüstü geliyor değil mi?

Bugün çok yönlü düşünebilen dahiler arasında bahsetmek istediğim isim ise Mustafa Kemal Atatürk. Ne şanslıyız ki bizler, bu derece onurlu bir mücadele ile kurduğu ülkede, onun izlerine dokunarak yaşama şansına sahibiz.

Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili anekdotlarda her zaman ilgimi çeken konulardan biri de, onun, ciddi medya yönetim becerisi olmuştur. Sebebinin ise tarih, sosyoloji ve psikoloji konularındaki üstün algısından ve öngörü sahibi olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. İleri düzeydeki okumaları ve iyi gözlemleri neticesinde, mevcut durumu iyi analiz ederken, gelecekte oluşacak toplumsal ihtiyaç ve algı noktasında da son derece isabetli hedeflere sahip olduğunu görüyoruz.  Pek çok insanın önemsemeyerek yok saydığı veya gözden kaçırdığı detayların, onun gözünden ve dikkatinden kaçmadığını onlarca yazılı ve görsel kaynakla biliyoruz. Detaylara bu denli hâkim oluşu, detayda boğulmayarak ana fikirde devam edişi ve çözüm odaklılığı ile pek çok önemli konunun onun sayesinde nasıl da güzel, tutkulu ve aydınlık çözümlere kavuştuğunu biliyoruz.

Şimdi gelelim Mustafa Kemal Atatürk’ün muhteşem medya yönetim becerilerine. Ne medyası, o vakit medya mı vardı? Demeyin. Evet, medya her dönemde vardı. O dönemin en büyük medyası kulaktan kulağa medyası (bu benim tabirim 😉) olsa da, az sayıdaki basılı yayın, halktan her kitleye olmasa bile bazı kesimlere ulaşabiliyordu. Atatürk, yenilikçi yapısı gereği, bu az sayıdaki yazılı medya araçlarını ve iyi sosyal analizleri ile de kulaktan kulağa medyasını kanımca oldukça dikkate alıyordu. O, çoğu insanın kendi döneminde sahip olmadığı detay görüye sahip, güçlü bir karakterdi. Şimdi biz de, çoğu insanın bakmadığı taraftan Atatürk’e bakalım ne dersiniz?

Yıl 1914, yer: Sofya;

Atatürk o dönemlerde Sofya’da Ataşemiliter, yani Askeri Ateşe. 11 Mayıs 1919 günü Bulgarlar için çok önemli bir günün kutlaması var. Kiril Metodi günü kutlamaları, yani Bulgarların milli alfabesinin tespit edildiği ve düzenlendiği gün. Onların en önemli yortularından birisi.

Türk Elçiliği’nin kapısı çalınır ve postacı sekiz gün sonra yapılacak balonun davetiyesini getirir. Davetiye Mustafa Kemal Bey’e ulaştığında Binbaşının hafızasında yer eden tarihi bilgi ona bir ışık tutmuştur. Bu fikir tam olarak şu amaca yönelikti; Osmanlı’nın bu önemli günde orada bulunacak olan tüm kordiplomatiğe karşın psikolojik bir üstünlük içerisinde olması yönündeki temsil imkanıydı. Özellikle Osmanlı’nın içinde bulunduğu durum ve kaybedilmiş onca toprak düşünüldüğünde, olumsuz imajına karşın bu önemli bayram, lehte güçlü bir mesaj içermeliydi. Yapılacak balo bir maskeli balo idi ve sıradan bir kostüm değil, Binbaşı Mustafa Kemal Bey’in dahiyane düşüncesi ile özellikle seçilmiş ve ifadesel bir kostüm olacaktı.

Kraliyet İngiltere’si, Cumhuriyet Fransa’sı, Çarlık Rusya’nın, Almanların, ve Avusturyalıların Sofya’daki diplomatları ateşli bir sürecin içerisindeydiler ve elbette çıkması çok yakın olan Dünya Savaşı öncesi diplomasi yarışıydı bu. 11 Mayıs 1914 gecesi Sofya’daki büyük bayram kutlaması olan maskeli balo tüm diplomatlar için bir arena olacaktı.

Binbaşı Mustafa Kemal Bey aklındaki dahiyane fikri anlattığı bir mektup yazdı ve İstanbul Merkez Kumandan Muavini Kazım Bey’e gönderdi. Kazım Bey’den müzede bulunan bir kostümü istiyordu. Neden bu kostümü istediğini mektubunda anlatıyordu. Kazım Bey hemen kostümü hazırlattı ve Sofya Askeri Ataşesi Binbaşı Mustafa Kemal Bey’e gönderi.

Askeri Ataşe Mustafa Kemal Bey önce evde prova yaptı, börk serpuş (başlık) oldukça ağır gelse de bu giysi o gece için göründüğünden çok daha önemli anlamlar ifade ediyordu.

 


Pek çok kaynakta Yeniçeri Ağası giysisi olarak bilinse de, bu giysi aslında Serhat Beyi kıyafetidir. Binbaşı Mustafa Kemal Bey bu giysiyi Serhat Beyi (Uç Beyi) giysisi olduğu için özellikle seçmiştir. Serhat (Uç) Beyi sınırda diğer devletlerin (Bizans gibi) saldırılarına karşın ülkeyi savunan ve sivil ve askeri yönetimden sorumlu görevlilerdir. Serhat Beylerinin bağlı oldukları devletler zayıfladıkça kendi müstakil devletlerini kuracak kadar güçlü yöneticilerdi. Akkoyunlular, Karakoyunlular ve Osmanlılar bu şekilde kurulmuş devletlerdir. Osman Bey’de bir Serhat Beyidir. Selçuklulardan başlayan Türk askeri geleneği olan Serhat Beyi, tarihteki savuma (Bizans ve Haçlı Ordularına karşı) ve özerk devlet kuruluşları (Osmanlı vb..) ile o gece için önemli bir ifade idi ve mesaj içeriyordu. 

Askeri Ateşe Mustafa Kemal Bey, Dünya Savaşı öncesinde o gece, 11 Mayıs gecesi Serhat Beyi kostümü ile balodaki yerini aldı ve heybetli görüntüsü, tarihi ifadesi ile gecenin en dikkat çeken “ulus temsilcisi” olmuştu. Modern yönü ile dönemin danslarına hakim, güler yüzlü, kültürlü, nezaketli Osmanlı Subayı, giydiği kostüm ile dahiyane bir imaj yaratarak, tüm Türk tarihini o odaya, baloya taşıyor ve gereken mesajı veriyordu. Öyle ki Kral Ferdinand ve Kraliçe dahil olmak üzere tebrikler alıyor ve kostüm birincisi seçiliyordu.  Müthiş bir medya yönetimi idi. Kulaktan kulağa medyası o geceyle birlikte amaca hizmet edecek şekilde çalışacaktı.

O geceyi unutulmaz kılanlardan birisi de İspanyol Maslahatgüzarıdır ki, Binbaşı Mustafa Kemal Bey’in ölümsüz fotoğrafını çeken ta kendisidir. Bu fotoğraf daha sonraki günlerde gazete haberi olacak ve dergilerde basılacaktır. İnsanlar onu geleneklerine bağlı, onurlu, dünyaya yüzü dönük, akıllı ve kültürlü olarak bu fotoğrafla tanıyacaklar ve temsil ettiği mesajı anlayacaklardır.

Yıl 1930, yer: Dolmabahçe Sarayı

Mustafa Kemal Atatürk’ün diğer bir ifadesel fotoğrafı ise bana göre manevi kızı, Rukiye Hanım’ın düğün töreninde verdiği pozdur. 22.05.1930 tarihinde Dolmabahçe Sarayı’nda yapılan düğün töreninde Atatürk kızı Rukiye Hanım ile bir arada ve yanlarında diğer dostları bulunmaktadır.

 


Bu dahi insanın, belki de oturabilmesi için ona ayrılmış olan sandalyeye oturmayışı ve tüm kadınlar ile ayakta poz vermesi büyük bir inceliktir. O yıllarda bu duruş, incelikten de ötede anlamları içerir aslında. Atatürk’ün cinsiyet eşitliğine ve o yıllar için kadın hakları konusuna verdiği hassasiyet düşünüldüğünde bu fotoğrafta da muhteşem bir mesaj saklıdır. Bir düşünsenize, oturmadığınız o sandalyeyi fotoğraf çekilmeden önce o kareden çıkarmak hiç de zor değildir. Bir de ülkeyi yöneten iseniz, bir talimatınıza bakar. Oysaki Atatürk, bence o sandalyeyi özellikle fotoğraf karesi içerisinde tutan kişidir. Sandalyeyi iki eliyle tutuyor olması ise tam da bu vurgu için olsa gerek diye düşünüyorum.

Sanki bu fotoğrafta Atatürk’ün sesiyle şu cümleleri duyuyorum: “Kadınlar ve erkekler eşittir, bu sandalye benim için ve saygıdan oraya konmuş olsa da, yanımdaki kadın kızım bile olsa, ben onunla eşit koşullarda bu anı ölümsüzleştirmek isterim. Kadına saygı, bir toplum için öncelikli gerekliliktir. Türk kültür ve geleneklerinde kadın, erkekle yoldaştır, eşittir. Bizim ulus olarak başka devşirme kültürlere ihtiyacımız yoktur. Medyanın gücü ile bu algıyı vermek isterim ve insanların hafızasına kazınsın isterim.” Bu derece zeki ve ileri görüşlü bir insandan başka bir niyet okuyamıyorum. Yine muhteşem bir medya yöneticiliği ve öngörü. Bu fotoğrafı, o sandalye olmadan ama ayakta ve kadınlarla yan yana çektirse, aynı etkili mesaj oluşmayacaktı.

Nitekim Seçme ve Seçilme Hakkı resmiyette 5 Aralık 1934’te tanınsa da, 1930’lu tarihlerden başlayarak, bir dizi yasa ile öncelikle Belediye Seçimlerine katılma hakkı kadınlara yine aynı tarihte, yani 1930’da getirilmiştir. Tarihlere bakılınca da bu fotoğrafın güzelliği bir kez daha ortadadır.

İnsana ulaşma yolunu her şekilde önemseyen Atatürk’ün, kişisel ve toplumsal hiçbir yolu küçümsemeden ve yok saymadan ömrü boyunca emeğini esirgemediğini biliyoruz, üstelik insanüstü bir çabayla.  O döneme göre en üst düzey imkanları edinebilecek gücü varken, ne büyük gönüllülük ki, bu gücü hiçbir şekilde kendi lehine ve kişisel çıkarları uğruna sarf etmemiştir. Varı yoğu Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. Bizim de gönüllerimizde ölümsüz bir taht kurmuştur.

Dünyanın en özel lideri ve bizim Atamız olduğun için sana minnettarız. Öngörün ve aydınlık hedeflerin ise, bizi biz yapan yegâne yolumuz.

İngiltere Başbakanı David Lloyd George'un sözlerinin tam sırası elbette. Diyor ki:

"Yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki 20. yüzyılın dahisi Türklere nasip oldu ve kader onu bizim karşımıza çıkardı."


Rahmet, özlem ve minnetle…

 

E.E

Yorumlar

  1. Yüreğine, kalemine ve emeğine sağlık güzel kızım. Makalenle Atatürk'ün dehasını yansıtan bu iki resimle dünya vermek istediği mesajı daha anlaşılır bir biçimde anlatman toplumumuzun aydınlanması yönünde çok isabetli olmuş. Yürekten teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  2. her kelimenle sana katılıyorum canım çok doğru :))

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel kaleme alınmış yorumuna alkış tutuyorum herzaman olduğu gibi. Sevgiler.🙏🏻👏👏👏❤🧿

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 🙏 Değerli katkınız için mutluyum. Sağlıcakla kalın.

      Sil
    2. Muhteşem yüreğine kalemine sağlık

      Sil
  4. Muhteşem bir yazı; kalemine ve zihnine sağlık.Ben ne zaman ki ona Atatürk değil, Mustafa Kemal Atatürk derim. Bu benim için ona dair hissiyatımın en tabii yansımasıdır...o ki Mustafa Kemal Atatürk, ülkemizin kurucu liderinden çok başka bir fikir insanıdır. Şu veciz sözü de onu ne kadar da güzel anlatıyor değil mi: -tırnak işareti koyamıyorum klavyem sanırım kafayı yemiş-
    Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir. Mustafa Kemal Atatürk.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Mustafa Kemal Atatürk" adının büyüklüğü, anlamı, derinliği, ruhu var. Aynı zamanda ozlemi, onuru, bilgeliği var. Dünya insanı olmak kolay değil. Onun kendi gelişimi için verdiği şahsi çabanın bile Türk milletine armağanı var.

      Öyle yüce gönüllülükle yazmışsınız ki yorumunuzu, teşekkür etmek bile yetmez geldi bana. Samimiyet ve bilinç ile yazdığınız tüm cümleler sadece burada olmayacak, aklımda da. Onu anlamak noktasında olan herkese selam olsun, saygı ve sevgiyle ...

      Sil
  5. Tam da atanın istediği gibi onu anlayan ve anlatan kendini yetiştirmiş senin gibi nice kadınlarımız olsun ❤️

    YanıtlaSil
  6. Mükemmel bir anlatım ile yazıya dökmüşsünüz.Her daim duygularınız,düşünceleriniz nuhaffak olması dileklerimle Ecrin hn.🙏

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evrim hn.özür klavye azizliği🙏

      Sil
    2. 😊 Paylaşmak ne güzel, çok değerli. İyi dilekleriniz için sonsuz teşekkürler. 🙏

      Sil
  7. Harikasınnnnn 🙏🙏

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

YAŞASIN CUMHURİYET!

ÇAĞIRMA BENİ

TEK TEK UNUTMALI (podcast)