ARABESK KAFA


Bazılarımızın yaşadığı olumsuzluklardan ve acılardan beslenmesi, belki mağduru oynamak ve belki de çevresinde anlayışlı insanları toplama çabası… Bazen topluma sirayet eden bu tavır öyle bir hal alır ki, neden diye sormaktan yorulursun.

Eski yunan tragedyalarındaki gibi, birileri acıyı tırmandırır tırmandırır, olay bir yerde pik yapar, tam bir düğüm noktasıdır, sonra olayın kahramanı tekrar sahneye girer ve düğüm çözülmeye başlar. Pik yapan acı, stres izleyenlerde boşalma eğilimine geçer ve o yükselen acı, sıkıntı, öfke, isyan, stres yavaş yavaş akmaya, seviyesi azalmaya başlar. En nihayetinde izleyici rahatlar. Bu aslında bir katharsis etkidir.

Psikolojik tedavi yöntemi olarak da kullanılan katharsis, kişinin kendi yaşadığı acıları, olumsuzlukları, anlatarak ve tekrar yaşıyor hissine geçerek bir şekilde hislerin tıpkı o olayları yaşadığı gün gibi zirve yapmasının ardından, kademeli olarak ve doktor kontrolünde boşalması ve rahatlamasıdır. Ruhun arınışı diye de düşünülebilir.

Arabesk müziğin etkisi de bir nevi böyle, isyan, acı, yoksulluk, haksızlık, aşk acısı gibi konular üzerine yazılan şarkı sözlerini Orta Asya ve Mısır ezgileri ile birleştirip insan ruhunda katharsis bir etki yaratmak. Arabesk müzik türünün hızlıca büyük kitleleri etki altına almasının en temel sebebi de katharsis etki aslında.

Peki ya acıdan beslenmek bir toplumsal alışkanlık haline gelmiş ise. Düşünsenize, sürekli olarak katharsisi yaşayan bir toplum, farkında olabilir mi bu anlamda manipüle edildiğinin? O kültürün parçası olmamış olanlar mutlaka fark ediyordur bu gidişatı ama ya diğerleri? Vücuda zerk edilen bir uyaran gibi, bu toplumsal durumun dozu gitgide artıyorsa ve sosyal medya ve bir takım yayınlar da buna aracılık yapıyor ise? Hiç düşündünüz mü, bağımlı çocuklar yetişiyor olduğunu? Çok ciddi tehlikeleri var bu katharsis etkili yayın ve paylaşımların.

Dünyanın pek çok ülkesinde umutsuz, mutsuz, acıdan beslenen ve duygu girdabında boğulmayı seven insanlar var. Bu bir akım ve özellikle genç yaştaki kitleleri dalga dalga içine çeken dipsiz bir deniz gibi. İntihar eylemleri, amacı olmayan eylemlerden oluşan sosyal medya akımları, bilgisayar oyunları, içinde acı barındıran seks kokan fotoğraflar, videolar. Yaş gruplarına baktığımızda oldukça düşük yaşları görmek mümkün. Sadece “ölüm” kelimesi ile yapılmış bir karanlığın içinde hissettiren ve aynı zamanda acıyı sürekli olarak vurgulayan, yaşamın adaletsiz, vicdansız bir yer olduğunu savunan ve yaşama tutunulacak dalların bir bir kesildiği kaç video var hiç baktınız mı? Binlerce! Her dilde, her kültürde. Takipçiler ise çok şaşırtıcı, yaş ortalaması oldukça düşük. Hemen her dönemde var olan sorunlar bile, örneğin aile fertlerinin birbiriyle yaşadığı çatışmalar, nesil farkı, toplumsal uyum gibi hepimizin yaşamında var olmuş olan ama insanın bunları aşma gücünün de olduğu pek çok konu bile bu tarz videolarda, paylaşımlarda aşılmazmış, insanın gücü yetmezmiş ve hatta ölmek için güçlü bir sebepmiş gibi vurgulanıyor.  Acı dolu hikayeler paylaşılıyor, takipçi kendinden bir şeyler buluyor ve kitlesel bir olaya, mesela bir ayine dönüşüveriyor. Ayin diyorum, çünkü bildiğimiz tip ayinler gibi ritüelleri olmasa da oldukça tematik vurgular ve artan acı seviyesi ile tam bir kathartik duygu durumu yaşanıyor. Sonuç, bizlerin farkında olmadığı bağımlı, sancılı bir noktaya doğru kontrolsüz bir gidiş.

Televizyondaki gündüz kuşağı yayınlarında da, topluma bu acı dolu zehir belirli dozajlarda ama sürekli olarak veriliyor. Acı, aldatma, yoksulluk, çaresizlik dolu yaşamlar sanki cımbızla çekiliyor ve üç aşağı beş yukarı benzer olaylar ile izleyici önüne konuyor. Aynen Yunan tragedyalarındaki gibi izleyici üzülüyor, içi sıkılıyor, öfkeleniyor, acı çekiyor ve sürekli belirli dozda buna maruz kalıyor. Bir süre sonra acıdan beslenmek noktasında bağımlı hale geliyor. Alın size arabesk bir yaşam tarzı. Bu programları yapanlar bu tarzı para kazanmak için kullanırken, büyük bir kitle de bağımlılık noktasında, farkında olmadan, kendi yaşamlarına da pek çok olumsuz hissi, olayı, yaşanmışlığı almış oluyor. Bir süre sonra kendi yaşamıyla, izlediği tüm o yayınlar arasında ortak noktalar bulmaya, bağlar kurmaya başlıyor. Bu zehir sürekli bünyeye alınırken, belirli bir süre sonra rahatlama amaçlı aynı tipteki yayınları izlemek durumu ise oldukça trajik.

Algı öylesine sağlıksız bir noktaya gelebiliyor ki, sanki acı çekmeyenler niteliksizmiş gibi veya yaşamın yalnızca sancılı kısımları yaşammış da mutlu olma hali çok vasıfsız bir halmiş gibi. Mutluluk, mutlu olma hali, sevinç gibi duygular olmamalıymış veya unutulması gerekiyormuş gibi. Hatırlanması en önemli anılar mutsuz anılarmış da geriye kalan güzel şeyler yokmuş gibi.

Benim arabesk kafa olarak tanımlayabileceğim bu toplumsal hastalık bizi yaşamdan uzaklaştıran, yalnızlaştıran, mutsuz, asık suratlı, nefret dolu, affetmeyi unutmuş, sevmeyi bilmeyen çarpık yaşamlar oluşturuyor. Birileri bu durumdan para, popülarite kazanırken, birileri yaşamlarını teslim ederek büyük bir bedel ödüyor.  Arabesk kafa insanları esir ediyor ve farklı farklı akımlarla hızlıca yayılıyor. Türk Dil Kurumu'nun "arabesk söylem" olarak tanımladığı; "bir yere varmayan, yaşamaya değer olmayan bir dünyada gelişmeden, savaşmadan ve duruma yakınarak, uyuşukluk içinde yuvarlanıp gitme"nin adı da benim görüşüme göre “arabesk kafa” oluyor.  Öyle ki, tüm bu hal bir söylemin çoktan ötesine geçmiş bile. Arabesk kafa dünyayı uyuşturuyor.

Bir düşünün arabesk kafayı bizlere doz doz veren akılların çaldıkları her bir yaşam, dönüştürdükleri her bir arabesk kafa nasıl da onların zehrini geometrik bir biçimde yayarak, farkında olmadan uyuşmuş, eylemsiz, sürekli yakınan, mutsuz bir geleceği inşa ediveriyor. Birileri istiyor, birileri de buna alet oluyor. Kontrolsüz, güçlü, tehlikeli ve hissettirmeden…

E.E

Yorumlar

  1. Çok güzel,ilgi ile,bilgilrnerek okudum.

    YanıtlaSil
  2. Toplumların kanyan yarası haline gelmiş, gençleri ve çocukları girdabına alıp sürükleyen,insanları yozlaştırıp amaçsızlaştıran bu düşünce sistemini çok güzel dile getirmişsin. Yüreğine ve ellerine sağlık. Başarılı yazılarına devam etmen dileği ile selam ve sevgiler.

    YanıtlaSil
  3. Dinlediğimiz bir müzikte veya izlediğimiz bir filmde bile fark ettirmeden kanımıza giren ve kolayca içinden çıkamadığımız duygular bunlar farkında olarak dinlersek,izlersek belki işler bizim için bu kadar çığrından çıkmaz. Bilinçli insandan bilinçli topluma kalemine ve bilinçli beynine sağlık 👏🏼

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oncelikle isminizle hitap edemediğim için özür dilerim, isminiz yorumda çıkmamış.
      Değerli yorumunuz için teşekkür ederim. Öyle önemli bir şey yazmışsınız ki, bilinçli bireylerden bilinçli topluma.
      Sağlıcakla kalınız.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

YAŞASIN CUMHURİYET!

ÇAĞIRMA BENİ

TEK TEK UNUTMALI (podcast)