Mavi Şarkılar Söylemiştik




Uzunca bir tren yolculuğu sonrasında büyük bir kapının önünde buldu kendini.

Onca kalabalık ile yaptığı bu yolculuk nihayet son bulmuştu. Oğluna o kadar sıkı sarılmıştı ki, parmaklarının uç kısmı yok gibiydi, uyuşmuştu. Tren vagonunun kapısı açıldı ve içeriye dolan güneş ışığı günlerdir uyumamış gözlerini kamaştırmıştı. Geçici bir körlük gibiydi. Askerlerin ve kurt köpeklerinin sesiyle bir vagon dolusu insan hareketlenmişti ve son güçleriydi sanki. O, oğluyla birlikte açık duran vagon kapısına daha yakın bir noktadaydı. Vagondan atlamak için tam bir hamle yapacakken,  arkadaki kalabalık onu ve oğlunu itmeye başlamıştı.  Askerler "çabuk olun, aşağıya inin" diye bağırıyorlar, köpekler ise var güçleriyle havlıyorlardı. Küçük oğlu köpeklerden korkmuştu.

Hızlıca atladı yere, sonra döndü vagona ve iki elini yukarı kaldırarak oğluna baktı ve gülümsedi.  Usulca "korkma" dedi. Oğlan annesine bir sincap gibi atlayıvermişti. Onu öyle kucağında taşımayı çok istiyordu fakat günlerdir yaşadıkları açlık,  susuzluk ve uykusuzluk bitirmişti bedenlerini.  Hatta günlerdir soluduğu en temiz havayı soluyordu. Oğluna - seni seviyorum, korkma, yanındayım,  elimi bırakma sakın - diyerek, onu usulca kucağından yere bırakmıştı.

Büyük kapıdaki kocaman bir yazıya takıldı gözü,  sürekli olarak gözleri o yazıyı okuyordu.  " çalışmak özgür kılar " "çalışmak özgür kılar " . SS subaylarının anonsları ve köpeklerin havlama sesleri birbirine karışıyor,  trenden inen kalabalıktan ise korku dolu hafif bir uğultu duyuluyordu.  Büyük kapının önünde binlerce insandan oluşan bir kalabalık haline gelmişlerdi.  Vagonlarda inemeyen, hasta ve hatta ölmüş insanlar vardı.  Şimdi oglu ile birlikte, oldukça ürkütücü ve bir o kadar akıbeti belli olmayan noktadaydı. Başını kaldırdı ve gökyüzüne baktı.  İşaret parmağı ile küçük bir hamle yaparak oğluna gösterdi.  Bu onların nefes alışlarına bir teşekkür gibiydi. İkisinin de yüzünde belli belirsiz bir tebessüm vardı.  Ana oğul,  Nazi toplama kampının girişine doğru yürümeye başladılar.

Yıllar sonra Alice Herz söyle söyleyecekti, "bizim hayatımızı müzik kurtardı.  Ben ve oğlum orada birlikteydik ve bizimle müziğimiz  vardı.  Aylarca yerde yatmıştık. Oğlumun annesi yanındaydı ve güven hissediyordu. Oradaki tüm insanlar yemeğe odaklanmıştı.  Çünkü yemek yoktu, biz ise müziğe odaklanmıştık. Bizi yaşamda tutan müzik oldu."

Pozitif odaklanma, düşünme sistematiğimizi değiştirir.  Gerçeklerin farkında olmaktan bir adım ötede,  o gerçeğin tam ortasında da olsak, pozitif odaklanma bir zırh gibi sarar bizi, hatta ailemizi de. Güç ve güzellik tüm büyüsüyle yanı başımızda oluverir. 

Sevgiler sana Alice, ışıklarda uyu.


Okuyucuya Not: Hikayenin ilk kısmında anlatılan tüm betimleme, kişisel hayal gücüme dayanarak yazılmıştır.  Alice Herz anlatımı değildir.  Alice Herz'den alıntılar yazıda belirtilmiştir.   Alice Herz, 2. Dünya Savaşı dönemini ve Nazi toplama kampını yaşamış, 110 yaşında vefat eden ünlü piyanisttir.


E. E



Yorumlar

  1. Çok güzeldi.Emeğinize sağlık.Jose Moyes “Yitik Kalpler İstasyonu”nu hatırlattı bana.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlginiz için teşekkür ederim, o dönemin iç yakan ama umudun hiç tükenmediği hikayeler. 🙏

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

SANDIK (podcast)

KIZILCAGÜN (podcast)

BİRLİK ve AYRIŞMAK