Metro Hali 😊




Metropol yaşamının  günlük modları var. Uydun uydun,  uymadın yandın.

Metro hali diye bir hal var mesela. Bu metrolar acayip kendine özgü araçlar. Şaşırtıcı derecede. Daha istasyon merdivenlerinde başlar mod. Bir hızlanma güdüsü gelir insana. İçindeki maratoncuyla tanışırsın. O insan seli varış noktasına ulaşmak için birbirini gaza getirir. Sürü psikolojisi işte! Olsun bir kötülük yok bunda. O kalabalıkla akıp gidersin. Yalnız, caddeyi zor geçenler bile koştura koştura girer istasyona. Diz ameliyatını yapan doktor görse o halini, menisküsü anlatırken derse davet eder, örnek operasyon diye anlatır vallahi. 

Tren beklerken tuhaf bir sessizlik herkeste. Sanki herkes gizli ajan. Yalnızca gözler oynar. Ayaklar da santim santim öne gider. Tren gelmeden sesi gelir. Tüm kafalar o tarafa bir döner. Ne bekliyordun şilep gelecek hali yokya, tren işte! Tren görününce tüm kalabalık bir salise rahatlar, ohh geldi. Şimdi başlar bir mücadele.  Biraz önce sese dönen kafalar önde,  ayaklara bakarak, iç güdüsel bir yer edinme çabası başlar. Sanki beş yıl orada yaşayacaksın.  Bir dur, yavaş. Ne bu telaş? Hayır, acele etmese, tutmaya çalıştığı yer ile duracağı yer arasında zaten en fazla iki metre var. İstesen üçüncü metre yok. Trenin kapasitesi bu. 😄

Oturduysan  şanslısın.  Şimdi herkesin gözü durakları gösteren çizelgede.  Bu çizelge hiç değişmez lakin her seferinde ilk görüyormuş bakışı da hiç değişmez.  O kadar bakışa maruz kalan çizelge,  çatlamadan sağlamya, helal olsun. 

Arada bir karşı koltukta oturanla gözgöze gelme anı olur. Aman allahım, insanın tüm insani hallerine büründüğü birkaç saniyedir o. Komşusuna selam vermeyenin tebessüm edesi tutar. Normalde çok konuşkan, sevgi dolu olanın yüzünde ifade yoktur. Ama genelde de bu ifadesizlik hakimdir. Yüzler standart hatta o kadar ki, bildiğin yüz kasları felci durumu. Herkes metroda biyolojik silaha maruz kalmış gibi. İfadesiz ve donuk. Ama çık metrodan durum farklı. Ne var bu metrolarda bilmediğimiz bir gaz falan mı sıkıyorlar?  O derece yani. 

Eğer önünde ayakta duran varsa yandın. Başını hiç kaldırma şansın yok. Ne yapacaksın ki, manzaran pantolon. Sok kafanı içeri telefonla oyna. Böyle durumlar için mucize buluş telefon ve kitaptır. Yoksa durum çok rahatsız edici. 

Bir de metroların teyzeleri olur. İşte onlar müthiş . Ev modu, sokak modu, komşu modu, metro modu hep aynıdır değişmez.  Yolda başlayan muhabbet metroda hız kesmez.  Bu teyzelerin durumları neden diğer kitleye benzemez diye çok düşündüm.  Şu kanaate vardım.  Bu teyzelerin genelde yaş ortalamaları altmış ve üstündür.  İndirimli veya ücretsiz tarifeye tabiidirler.  Metro onları bağrına basmıştır. Onlar da baba evi gibi rahat ederler.
-Türkan'a kırgınım ben ayol, onca hastalandım bir telefon açmadı, varsa yoksa kocası, çocuklar.  Dünyadaki herkesle iletişimi kesti. İlgisiz. 😂😂
Teyzenin Türkan'dan tüm metro yolcuları bir anda nefret eder. Ama ifade beklemeyin, o biyolojik silahla yok edildi. 

Trende ineceği yere yaklaşan kapıya yanaşır.  İşte o an inecek olanlara, "sizi arkamda bırakıyorum, sefiller" modu yüklenir. Bu mod birazda içerideki statik (durağan) enerji ile ilgilidir. Düşünsene, levhalara bak, durak oku, önüne bak, ifadesizlik, pantolona bakma, kitap oku, Turkan'dan nefret et. Tüm eylem bu. 

Trenden inmek ayrı bir ızdırap konusudur. Bir maraton daha başlar ve nedense istasyona girişten daha hızlıdır. 
Teyzeler bile hızlı. Trende yarım bırakıp lafı, maraton ruhuna bürünürler. Hayır, gidecegin yer tuhafiyeci teyzecigim, nedir bu telaşın ki?

Metro istasyonlarının bir de reklam alanları var. Boş çerçeveler. Yanyana bir dünya çerçeve.  Yalnız hatıran kaldı ahh, boş kalan çerçevede... Hatıra bile yok çoğunda,  öyle pahalılar ki. O çerçeveleri izleye izleye koşturursun. 

İstasyonda kalabalık akarken, o da ne? Kalabalık bölünüyor. Sağa, sola, düz. Aman allahım, bir labirentin ortasındasın, çık çıkabilirsen.  Elli tane kapı. Hele de ilk kez gidiyorsan o istasyona, ya Allah deyip birini seçeceksin. Sen en iyisi sor. Orayı bilen tipler anlaşılır.  Onlar ayrılma noktalarında da çok emin adımlarla ve oldukça hızlı yürürler . Onlara soracaksın. Tarif şöyle gelebilir ürkme. Abla, sen şimdi Etiler çıkışına gideceksin. Bu yürüyen merdivenden çık, sağa dön, devam et. Bankoyu geçince, soldaki merdivenden çık,  tekrar sağa dön yürü.  Çıkışı göreceksin.  Bu nedir ya, insan duyunca bu kadar yolu, "Ankara mı dedim, Etiler mi" diye düşünüyor.  Küçük bir abandone durumundan sonra ilk duyduğunu yaparsın,  sağa dönüp yürürsün.  Diğerleri uçtu gitti ablanın aklından, çoktan. "Ya Allah" zamanı geldi ablacığım.  

Şimdi şunu bil ki, dışarı çıktıysan, gökyüzü görünüyor ise, akıllısın. 

Doğru kapıdan dışarı çıktıysan, çok akıllısın. 

Metro istasyonunda, Marmaray'a falan aktarma yapıp,  bir de doğru kapıdan çıktıysan çoook çok akıllısın. 

Hele bir de bunların hepsini yaparken, akşama ne pişireceğini, çocukların hafta sonu kurslarını, annene alacağın hediyeyi, kayınvalidenin ilaçlarını, iki gün sonra memleketten gelecek yatılı misafirinin hazırlığını,  kocanın terfi yemeğinde ne giyecegini, müşterideki toplantının açılış konuşmasını planladıysan, sen, on numara beş yıldız bir metropol aslanısın.  

Tebrikler, olmuşsun sen olmuuuş ...😉

Hadi, bir de bunun dönüşü var, oyalanma!😁

E.E 

Yorumlar

  1. Günlük yaşamdaki koşturmacaları tiye almazsan, zaten hayat iyice çekilmez olurdu.Çok güzel dile getirmişsin o guyuguları , koşturmacaları yüreğine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gülümseyerek yaşanan bir hayat, mutlaka sevdiğimiz, istedigimiz gibi bir yaşamın da anahtarı olacaktır. Yoksa zaten zor. Sevgiler... Tesekkurler

      Sil
  2. 👏👏👏 Harika analizler ... Kitap bekliyoruz sizden... Ksk Murat

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

GECE

YAŞASIN CUMHURİYET!

ÇAĞIRMA BENİ