Mavi Tren
Aramızda kalsın ama beni kimin baştan çıkardığıni itiraf edeceğim gün, bugün.
Bir gün bir dergi aldım. Bundan yaklaşık yirmi yıl önceydi. Hiç takip etmediğim bir dergi idi. Büfeye parayı verdim, dergiyi ikiye katlar gibi yapıp, kolumun altına yerleştirdim. Yürüdüm ve gözüme iliştirdigim bir masaya geçtim. Sandalyeyi usulca çektim ve oturdum. Gördüğüm manzara beni o sandalyeye mecbur etmişti, çünkü manzaranın en güzel açısı benim için orasıydı. Önce bir derin nefes aldım. Epeyce uzun zamandır nefes almayı bırakmış gibiydim. Tüm bedenim o nefes ile doldu, incinmiş ruhum da.
Benim açımdan zor günlerdi. Şunun surasinda henüz 24 yaşında idim. Üniversiteyi bitireli ve hayat mücadelesine başlayalı henüz bir yıl olmuştu. Öyle yeniydi ki pek çok şey, başa çıkılmaz, karmaşık ve biraz da kirli geliyordu. Evden o çay bahçesine yürüyerek gitmiştim. Aslında uzun bir yoldu ama ben yorulmak istiyordum. Zor günlerde yorulmak hep iyi gelmiştir bana. Hiç birşey bulamazsam, temizlik yapıp bedenimi yorarım. Böylece uyumak kolaylaşır.
Erken saatlerdi. Kimse yoktu deniz kenarındaki bu küçük çay bahçesinde. Benimle birlikte olanlar ise, çantam, simitim, dergim ve yeni teşrif eden çayımdı.
Düşünmek istiyordum, çünkü yaşam karışıktı. Yalnız mücadele etmem gereken zor zamanlardı. Kötü olansa kafam da karışıktı. Hani sıkıntınız olur da, yaşadıklarınızı tanımlayamayacak kadar kafanızda karışık olurya. Bir tanımlama sanki o an hayat kurtaracak gibi gelir. Aynen o durumdaydım. Ne geçmişten bir kopya vardı elimde, ne de gelecekten bir ışık.
Bir sigara yaktım, çayımdan bir yudum aldım, sandalyeye daha da yerleştim ve derginin poşetini açtım. Önce kapak yazılarını okudum, sonra yine manzarayı süzdüm, halen yalnız olduğumu gördüm. Sonra -tek kafası karışık, dertli ben miyim-diye içimden isyan ettim. Sonrasında da belki de herkesin yöntemi farklıdır, -tek dertli ben olamam- diye bir bilinmez kitleye dahil edip kendimi, rahatladım. Bir koca nefes daha aldım. Hava nemli, ılığa yakın ve garip bir şekilde şifa vericiydi.
Derginin ortasından bir sayfa açtım, belki de balıklama daldım da denilebilir. Balıklama dalmak... Bu deyim bana hep geçmisten bir cümleyi hatırlatır. Bir arkadaşım demişti ki, "yabancı dili en iyi öğrenme yöntemlerinden birisi, bir kitaba balıklama dalmak." Bu cümleyi duyduğumda çok cesaretli bir öğrenme yöntemi olduğunu düşünmüştüm. Bir elinde sözlük, yani ışın kılıcı, diğer taraftan bir umman. Büyük savaşçı, savur ışın kılıcını. Bir süre sonra level atladıkça silahların kendi bedenine entegre olacak. Kelimeler... Her yeni öğrendiğin kelime, sende birikecek, güçleneceksin.
Bir bakıma doğru bu benim ütopik benzetmem. Kelimeler, bende her zaman güçlü bir etkiye ve iyileştirme gücüne sahip oldu.
Balıklama atladığım, pek yabancı olduğum bu derginin ortalarında bir yerde bir yazıyı okurken buldum kendimi. Ne ara bu yazıyı okumaya başladığımı bilmeden.
Yazının bir paragrafında şu cümleler yazıyordu.
"Yaşantımız bir trenin vagonları gibidir. Bugün siz, kendi yaşamınızın bir vagonundasınız. Eğer geçmişte çok fazla kaybolur veya gelecek endişesiyle yaşarsınız, yaşamınıza baktığınızda kara trenin vagonlarını görürsünüz. Oysa yaşam şu andan ibarettir. Ânı yaşarsanız, geriye dönüp baktığınızda mavi trenin vagonlarını göreceksiniz."
99 yılının bana hediyesi bu paragraf olmalıydı. Bu cümleler o gün bana tesadüf etmiş ise, daha iyi bir gün olamazdı. O günler daha da yaş almaktan korktuğum, bu dünyadan, insanlardan oldukça yaralandığımı hissettiğim günlerdi. Evet, daha da büyümekten korkmuştum. Yaşamın daha zor olmasından ve kaybolmaktan korkmuştum. O gün bu yazı bende çok farklı izler bırakmıştı. Balıklama daldığım bu dergi, bana level atlatmış , ışın kılıcından daha güçlü bir hediye vermişti. Şifalı kelimeler.
Güç, içindeki ateş, onu harlayan ise sensin. Güçsüz kalmak diye bir şey yok, ateşi harlamayı unutmak var. Ateşi körüklemeyi hatırlatanları da sen unutma. Mesela bir dergiyi ya da dostunu. Çünkü ancak dostun güçlü olmanı isteyecektir. Hem kendin hem sana el uzatan dostların için güç kaynağının içindeki yerini bil, gülümse, hatırla, sarıl, ruhunu yalın tut, sev, şarkı söyle.
Yaşamının mavi trenin vagonları gibi olması için çabala. Unutursan, dön bu hikayeyi oku, bugün güzel ve mavi kal.
E.E
👍🫶👌👌
YanıtlaSil