Zamanı Bırakmak
Ben zamanı bıraktım, zam-anı olduğunu anladığımdan bu yana.
Yok ettikleri, arttırdıklarından çok olunca, saatleri de... Saatler sürekli olarak ilerliyordu, izin vermedim giderken götürdüklerine. Adına saat denilen, zamanı saydıran bu nesneyi hiç sevmedim.
Hiç saat izim olmadı mesela, güneş yanığından kalan. Hiç yirmi dört parçaya ayrılmış bir cihazın gölgesinde yaşayamadım. Yaşamı bir cetvel gibi ölçemedim. Zamansızım...
Çünkü yaşam, sevdiğim her şey ve o her şey de bendeydi. Yüzümde, ellerimde, kalbimde, aklımda ve bu günümdeydiler. Benim her şeyim, benimle.
Yazıyı okuduğunuz şu an örneğin, bir yerlerde içimde birikiyor, çoğalıyorum.
Hiç sevgiye ait zamanım olmadı benim, çünkü hayatın kendisi sevmelere firsattı. Her an sevgi vardı. Sevgi için zamandan randevu alınmazdı.
Bir kaldırım taşının içinden çıkıveren papatya da yerini kollamamıştı, tıpkı benim zamanı kollamayışım gibi.
E.E
Zaman bazen eksilten bazen çoğaltan bir şey. Dilerim hep çok olur bize kattıkları...
YanıtlaSilİçinde birikmekten kastım bu aslında. Böylece giden bir sey yok, hep biriken şeyler var.
Silİyi dileğini de içimde tuttum. Çoğalsın diye.
Teşekkürler Esin.
Zamanı içtim yudum yudum,
SilGeçmişi anımsadı gözlerim,
Yok oluverdi karşı kaldırımda.
Gelecek umut, sevgidir yanıbaşımda.
Yoksa;
Zaman bende mi durdu?
Ben mi zamana uydum…
👍👍👍
Sil