Veda Etmeyeceğim



İçimdeki ses ile uyumak - uyanmak böyle durumlarda çekilmez oluyordu. Sanki Kadıköy çarşıda yürüyen tüm insanların ne konuştuğunu duymak gibi. Oldukça kalabalık.  Çılgınca ...

Herkes yakmaz,  yakamaz canını.  Yalnızca değer verdiklerin bunu başarabilir.  Canımın cok yandığı durumlarda Şebnem Ferah'ın Can Kırıkları şarkısı geçiyor aklımdan.  Melodisi, ekosu, nakaratı .. Öylece, büsbütün geçiveriyor şarkı. Kafamdaki cd çalar kapanınca -ben buna ilk şok diyorum-, ikinci dönem başlıyor. Em-pa-ti ! Benim için sürünme dönemi, hem de öyle böyle değil,  sağlam bir alçak sürünme.  Canımın yangınını bir kenara bırakıp,  canımı yakanın  tarafına geçtiğimde, başlıyorum ne düşündüğünü düşünmeye. Anlamaya çalışıyorum. Zor bir puzzle yapar gibi, parçaları birleştiriyorum.

Zor bir zaman dilimi, bilirsiniz. (Ya da bilmezsiniz, bilmiyorum. Sonuçta empatik olmayabilirsiniz) Bu anlarda istediğim tek şey, anlamak ve yatışmak oluyor. Biraz detaycı oluşumdan sebep, ilk şok dönemine göre daha uzun sürüyor bu dönem.

Ve ... Niye, neden, niçinler için verebildigim cevaplar,  bir de veremediklerim. İşte tam da burada ya tekrar konuşma kararı çıkıyor,  ya da ...

Bu karar aslında iletişimde karşılıklı olarak yarattığımız  daha önceki çabayla da alakalı. Deneyimlediğimiz her bir anlaşma, yeni bir penceredeki iletişim çabası o ilişki için daima bir yenisini hakeder. Bu çaba tek taraflı olmadığı sürece sorun yok. Tek taraflıysa, işte bu, kırmızı,  parlak, cok taze görünen ama aslında plastikten yapılmış bir elma maketini ısırmak gibidir.

Plastik elmayı ısırdığımda anlarım ki, yeni bir viraja gelmişim. Canımı yakan bir insan ile tekrar iletişim kurma gayretim yitip gitmiş ise, ben devam eden yolumda yeni bir tercih ile ilerleyecegim demektir. Onsuz ...

İçimdeki ses ile uyuyup-uyanmak zamanı,  Kadiköy çarşıda yürüyen kalabalığın sesi, beyin devrelerimin yandığı sancılı dönem artık bitti.  Aldığım karar ile yola devam etme zamanı.

Ya can yanığını tedavi? İşte bunun için bir şeye ihtiyaç var. Ruhsal temizlenme...

Canınızı yakana veda etmeyin, canınızı yakanı primlendirirsiniz. Orada, öylece bırakın.  Herkes kendi dünyasının renklerini yaşar. Anlama gayreti çok güzel bir renktir. Anlayabilmek ise oldukça tatminkar bir hissiyat.  İnsan yaradılışı gereği canını yakandan da bu gayreti görmek ister aslında. Bir nevi tedavidir bu. Göremediği noktadır onu bezdiren. Anlamak için canınızı acıtarak geçirdiğiniz zaman, zaten fazlasıyla yeterli ve zor. Bir de veda yükünü almayın omuzlarınıza.  Onu sizden mahrum etmek, en büyük intikamdır.  Bırakın sizi anlamayan, sizsiz kalsın yaşamda.

Yaşamın kıyısı değil,  tam ortası hayat doludur.  Kıyıda kurduğunuz her kale ergeç yıkılmaya  mahkum.  Yaşamdan aldığımız tüm deneyimler en gerçek yaşam enerjisidir ve bizi yaşamın ortasında tutar. Orası öyle güzel,  öyle mavili-yeşillidir ki, yaydığı ışık, ruhunuzu aydınlatır.

Yol, senin yolun. O yoldaki herkes senin misafirin...

Yolunuz açık, yolculuğunuz yaşamın tam kalbine olsun.

E.E



Yorumlar

  1. Kalaminize kuvvet. tebrikler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim kıymetli katkiniza.

      Sevgi ve selamlar 👋

      Sil
  2. Yaşadığım döneme nasıl ışık tutuyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba ...
      Hepimizin böyle dönemleri var. Bazen yaşamın tam ortasında olduğumuzu, yolumuz, kendimizi bir dostumuz, bir yazının veya fotoğrafın hatırlatması gerekiyor yalnızca.

      Katkınız çok değerli, teşekkür ederim. 🙏

      Mutlu kalın ... 👋

      Sil
    2. Tekrar elinize sağlık. İlginiz için teşekkürler

      Sil
  3. Çok Harika tesbitler ❤👏👏👏 Ksk Murat

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

SANDIK (podcast)

KIZILCAGÜN (podcast)

BİRLİK ve AYRIŞMAK