Makyaj Çantam Yanımda


Makyaj yapmayalı oldu üç dört sene. Makyaj çantamı hiç ayıramasam da yanımdan, makyaj yapmak gelmiyor içimden.  Neden mi taşıyorum kendisini, çok eğlenceli de aslında ondan. Kız çocugu gibi karıştırıyorum makyaj çantamı. Eğleniyorum, kurallar koymadan. 

Yakınlarım "kendini bıraktı iyice" diyor. Aslında bendeki durum tam olarak da öyle değil.  Biraz psikolojik, biraz da gördüklerim yüzünden. 
-Nasıl yani- diyeceksiniz, demeyin, hemen anlatayım.  

Öyle çok video, öyle çok paylaşım var ki makyajla ilgili, izlerken doydum resmen. En alta nemlendirici, üstüne güneş için koruyucu , onun üstüne baz, üstüne kapatıcı, üstüne renklendirici, üstüne aydınlatıcı,  göz makyajı için ise ortasına bir fırça, kenarına başka fırça,  kaş altına başka... offf yazarken içim şişti.  

Annem resim yapar, çoktur malzemesi, hatta atölye doldurur diyebilirim. Onun kullandıkları kadar neredeyse bu insanların makyaj malzemesi. Bir makyaj yapacaksın,  bir küçük valiz far, bir küçük valiz krem-fondoten-pudra, bir küçük valiz ruj-maskara-allık taşıman gerek. Süngerler, dağıtıcılar cabası.  Takma kirpik, tırnak,  kaş boyalarına girmiyorum bile. 

Bir de sonu gelmeyen sürüş teknikleri. Suyla ıslatılmış fırçayı kullanırsan farın kalıcı olur, alta pudra sürersen,  rujun dayanıklı olur. Ponpon sünger kullanırsan, fondotenin homojen ve ince olur ... Bitmez, bitmez bu teknikler. Her gün de yenisi çıkar.  İnşaat sektörü bile, bu kadar çok teknik yenilemiyordur. 

Bir de zaman olayı var tabiki. Hadi tüm malzemelerin var diyelim, zamanın var mı o kadar? Bu malzemeler ve bu tekniklerle o makyajı yapmak en iyi ihtimal ile bir saat. Ya az uyuyacaksın bir saat, ya da günlük programını azaltacaksın. İkisi de sana uymuyorsa,  o maskarayı yanında taşıyacak,  kullanmayacaksın. Eğlence olsun diye bulunduracaksın, kız çocugu mutlu olsun. Ya da  uykudan, yaşamdan ödün vere vere maskara olacaksın😊 

Sabah yaptın makyajı, yetmiyor ki, gün içinde tazelemeler var. O kısımlara hiç girmeyecegim bile, korkuyorum yazmaya. 

Hadi tüm bunlar halloldu diyelim ki her şey yolunda ve makyajlıyım. Hadi nihayet ! Şimdi de gün sonunda onu temizlemek var. Katman katman sileceksin, benim gibi tez canlıysan kazırsın sabırsızlıkla.  Hatta yüzüne çamaşır suyu dökesin gelir. Tabi ki yapamayacağından uğraşırsın kırkbeş dakika. Cildin yıpranmasın diye hafif hafif dairesel hareketlerle silersin. Bu arada zamanla yarışamayan yüz kasların gelir aklına, bir stres yaparsın sorma gitsin. Sanki bu kırışıklıklar bir gecede çıkmış gibi. Sanki dün yüzünü sabunla yıkayıp, havluyla kuruladıktan sonra, tıpış tıpış yatağın yolunu tutan sen değilmişsin gibi.  Şimdi uğraş bakalım kırkbeş dakika. Kollajen bağları da düşün, şöyle bir çene altından yanağa doğru masaj da yap, hatta kazayaklarını seyret, oraya da işlem yap. Hah gece kremi,  göz altı kremini sür, Kleopatra edasıyla git yatağına. 

Ne oldu şimdi, uykudan gitti yine. Ama büyük iş başarmanın haklı gururuyla rüyaların bile daha kaliteli olacak birazdan. Hele bir uyu, sabaha yenilenmiş bir kadın olarak kalkacağını,  o yataktan uçacagını sanırsın. Ta ki sabah olup da saatin iğrenç alarmını duyuncaya kadar. İşte tam o anda, gece yatağa girdiğinde ruhunda çalan senfoni, sabah bir bando takımının birbiriyle uyumsuz çaldığı  anlamsız, temposuz seslere döner. Hani şu akort sesleri olurya,  hah o misal.  En nihayetinde son bulur büyük eforlu mücadele. 

Demiştim ya yazımın başında makyaj yapmamak bende biraz psikolojik, biraz da gördüklerim yüzünden diye. İşte bu yazdıklarım işin psikolojik kısmı.  Bir daha mı geleceğim hayata, neler neler kaçırıyorum makyaj ayırdığım süre zarfında.  Ayrıca gözün kaşınsa kaşıyamıyorsun, terlesen yaz sıcağında yüzünü yıkaman imkansız,  bir de gün içinde aktı mı-bozuldu mu kaygısı, hal böyle olunca da arabadaki her ayna seni tutsak ediyor kendine. Yok yooook ben böyle iyiyim. Yıllarca makyaj yaptım ve bunları yaşadım.  Şimdi özgürlüğüm ve ben, biz ikimiz mutluyuz. (Canim özgürlüğüm 🤗)

Makyaj yapmamamın diğer sebebine gelince...
Eskiden Bülent Ersoy makyajı diye bir gerçek vardı.  Şimdi herkes Bülent Ersoy oldu.  Fakat becerilemeyen şu ki, Bülent Hanım bir tarzdır, ayrıca işi geregi de, gereğini yapar. Kolay değil izleyici önüne iki saat çıkmak için yarım günden fazlasını harcamak. O saçı,  makyajı,  giysileriyle bütündür,  kendi markasını temsil eder. Ben bu özeni ayakta alkışlarım.  

Şimdi bakıyorum küçük hanim bir şirkette asistan, uyandığı halini görün, işe gitmek icin bindiği minibüste onu tanıma şansınız yok. Tabi uyandığı saati sormayın orası meçhul,  o kadar değişmek için hiç uyumamış da olabilir. O kısmı bana sormayın,  bilemiyorum. Kızcağız aslında henüz yirmilerin başında,  öyle büyük göründüğüne bakmayın.  Ne büyük gaflettir insanoğlunun bu halleri, yaş ellide, altmışta  genç görünmek adına diyet, bandana, fosforlu ayakkabıya bile razı gelirsin, yirmilerinde de,  iki çocuklu,  zengin kocası olan, botokslu, kaşı dövmeli, dudaklar kontorlü, avakado yemeyi sağlık gören,  aslında mutsuz ama bu mutsuzluğu tüm bu yapaylıklarla  ve son model jeepi ile kapatmaya çalışan  komşun Peyker'e özenirsin.  

Ah be güzel asistan, yaşını yaşayıp, dünyanın tüm güzelliklerine çevirsene yüzünü.  Örneğin merak etsene deniz altında rejenerasyonu güçlü olan yaratığı, onun fondoteni-pudrası yok İşte.  

Ya da eczacı bir teyze, yılların ondan aldığı her şeyi avuç avuç yüzüne yapıştırmış gibi duruyor. Hayat, sen benden ilk kocamı aldın,  al işte ben dudaklarıma slikon ile geri getirdim o kaybımı.  Hayat, sen istediğim arabayı bana vermedin, al işte ben yanaklarıma dolgu olarak o işi hallettim. Böyle bir isyan var sanki yüzünde.  Tabi bu denli ilgili olunca bu konularla, eee masraflı da iş takdir edersiniz ki,  eczanede ilaçtan çok kozmetik satar olmuş.  İyi de, onu o halde görünce korkmadan nasıl alacaksın ki o rujları,  kremleri? Ya ben de öyle olursam diye, tester denemesinden öteye geçemiyor ki olay.  Yani eczacı teyze, ticaretine zarar bu durum, hadi bunu da söylemiş olayım.  

Yani uzun lafın kısası, bu makyaj işleri bozdu beni bir kaç yıldır.  Zaten sahtelikler içinde yaşıyoruz,  bir de aynadaki halime aldanamayacağım. Bu kadarı fazla gelir bana. 

Ne güzel yaşam, mavisi-yeşili, sevgisi-sitemi, genci-yaşlısı,  aldığı-verdiği ile. Çok renklenmek mi istedim, sürer rujumu otururum kime ne ki, öyle kuralları olmaksızın. Ben ponpon süngersiz makyaj yapabilerdenim biline,  cok da eğleniyorum bu durumdan. Yüzümü sabunla da yıkıyor,  uykum gelince de kirpiklerimi çıkarmadan uyuyorum. Çünkü onlar benim kirpiklerim, benim kadar gerçekler ...

Sevgiyle ve sade kalın,  diğerleri yüktür yaşama.  

E.E 

Yorumlar

  1. Son zamanlarda okuduğum en eğlenceli yazı olmuş 😂😂 Bir kalıp sabun ve nemlendirici krem bitti gitti derkeeen yüzümde bir parmak makyaj 😂😂😂 şşşşt aramızda 😉 Iyi hissederek yasamak değil mi ama özü? 👀 Ayy keyfim yerine geldi 😄 biraz daha mi makyaj yapsam 😂😂😂

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyi hissederek yaşamak zaten mesele, tüm yukaridaki harfler onun için ... Sevgiler ...

      Sil
    2. Aydınlatıcı...Teşekkürler.

      Sil
  2. Bir seneden fazla oldu kol saati takmıyorum,aklıma eserse makyaj yapıyorum. Makyaj yaptığım zamanda randevuma kıl payı yetisiyorum(aramızda genelde geç kalıyorum )Çok eğlenceli yazmışsın yaşadıklarıma tercüman olmuşsun eline ,yüreğine kalemine sağlık olsun .💜💜

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaklaşık 15 yıldır kol saati kullanmıyorum, sanırım ne demek istediğini anlıyorum. İsim çıkmadığı için yorumda, hitap edemediğim için uzgunum. İlgin için teşekkür ederim, sevgilerle ...

      Sil
  3. Neredeyse hamileliğinden bu yana makyaj yapmıyorum ,bu da yapar en az 15 yıl ki zorunlu düğün derneği aradan çıkarsam 14,5 yıl halim den de oldukça memnunum ,sabah yataktan kalkıp işe gitmem kahvaltı dahil en fazla 45 dk :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Can Kırıkları,

      Halinden memnun olmak güzel ... hızlıca hayata karışmaksa daha da güzel.

      Katılımın için teşekkür ederim.

      Sevgilerle ...

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

YAŞASIN CUMHURİYET!

ÇAĞIRMA BENİ

TEK TEK UNUTMALI (podcast)