TÜKETİCİNİN BARONA SADAKATİ
Para,
yokluğu yara, varlığı dert derler. Neler yaşanıyor ki, boşuna değil bu sözler.
Peki, para yaşamak için olmazsa olmaz iken, bir de farklı yerden okusak durumu.
İnsanın kendi eliyle yarattığı üründür para. Diğer emtialar karşısında bir
değeri vardır. Tek başına düşündüğünüzde para değersizdir. Bir düşünün satın
alınacak hiçbir şey yok ama bol miktarda paranız var, işe yarar mı bu varlık?
Gıda yok, tekstil yok, otomobil yok, ev yok, ulaşım yok ve daha pek çok şeyin
olmadığı veya almanıza gerek olmayan bir yaşam hayal edin, paranız olsa ne olur
ki; koleksiyon yapıp izlemekten başka hiçbir işe yaramaz.
Şimdi bir
bakalım bu para denilen ürünün nasıl bir sistem oluşturduğuna ve insanın
yaşamak için paraya ve dahası finansal sisteme nasıl da gebe kaldığına.
Eskiden
takasla yapılan alışverişlerde, mal karşılığı mal söz konusu iken, bir gün, MÖ
7. yüzyılda Lidyalılar madeni parayı üreterek takas yerine para kullanılmasını
sağlamışlar; bu hepimizin bildiği paranın icadı meselesi. O vakitler, %75’i
altın, %25 i gümüş elektrum alaşımdan yapılan madeni para zaman içerisinde
gelişerek bugünkü halini almış. Paranın piyasadaki döngüsü de yetmemiş, bu
sefer de öncelikli olarak güvenilir para üretimi sonra da parayı taşıyan
insanın kendi güvenliği ile ilgili konular gündeme gelmiş. Ulaşım araçları
gelişmemiş olduğundan paranın taşınması sonraki yıllarda insanların başına dert
açmış. Hal böyle olunca da, paranın ürün olarak tanımlandığı bir sistem oluşmuş
ki, günümüzde bankacılık dediğimiz sistem yani finans sisteminin atası.
Şimdi
okuyacaklarınız sizi şaşırtabilir fakat bankacılık sisteminin oluşumunu
anlamadan bugünü anlamak ve gelecekteki sistemi tahmin etmek çok da imkanlı
değil.
Yıl 1099
Haçlı seferleri ile Kudüs ve Filistin toprakları alınır. Ele geçirilen yalnızca
toprak değildir elbette, o bölgedeki eserler de Haçlıların yönetimine geçmiştir.
Hal böyle olunca da, bölgede hem ticaret hem de hac seferleri yoğunlaşmaya
başlamıştır. Hac faaliyetleri esnasında hacıların atla, deveyle aldıkları yol
güvenliğini sağlamak ise zaruri hale gelince, Fransız Soylusu Hugues du Payan
tarafından 1119 yılında 9 şövalyeden oluşan bir grup kurulur. 10 yıl sonra ise,
bu grup Katolik Klisesi tarafından tanınır ve tarikat olarak kısa sürede ünlenir
ve bilinir hale gelir.
Tapınak
Şövalyeleri, beyaz giysileri, silahlı ve savaşçı yapıları ve askeri güçleri ile
o dönemin en korkulan yapılarından biri olmuştur. İronik olan durum ise şuydu; tarikatın
simgesi olan, aynı at üzerinde iki şövalye figürü, fakirliği ve sadeliği ifade
ederken edindikleri imtiyazlar ile bakın nasıl bir yaşama ulaştılar. Papa II.
İnnocentius bir ferman yayınladı ve tarikat mensuplarını bütün ülke
sınırlarından serbestçe geçme, vergi ödememe ve Papa dışında hiçbir otoriteye
karşı hesap vermeme gibi geniş haklar tanıdı. Böylece Tapınak Şövalyeleri çok
farklı bir pozisyona ulaşmış, varlıklı ve imtiyazlı insanlar haline gelmişti.
Olaylar
bununla da bitmedi. O dönem, hacca gitmek için Avrupa’dan yola çıkan insanlar
aylarca yolculuk yaparlardı. Yolculuk sırasında yiyeyecek, barınma
ihtiyaçlarını ise yanlarında taşıdıkları paralar ile yaparlardı. Aylarca süren
yolculukta, bu ihtiyaçları sağlayacak para epeyce yüklü bir miktar olacağından,
sıklıkla soygun, cinayet gibi olaylar yaşanır ve hac yolculuğu risklerle dolu
bir hal alırdı. Tapınak Şövalyelerinden seçilmiş, Papa’nın desteklediği tarikat
ise hacıların güvenliğini sağlamak için hacı adaylarının paralarına emanetçilik
yapmaya başladılar. Nasıl mı? Örneğin Fransa’dan yola çıkacak bir hacı adayı,
parasını Fransa’da bulunan bir tarikat üyesine emanet ederdi, karşılığında da sadece
tarikat üyelerinin anlayabileceği biçimde düzenlenmiş bir nevi tutanağı paranın
sahibine verilirdi. Hacı adayı, az bir para ve bu tutanak ile yola çıkar, yolda
para ihtiyacı olduğunda, başka bir şehirdeki diğer bir tarikat üyesine gider,
elindeki tutanağı verir ve bir miktar para alırdı. Kalan meblağ içinse yine bir
tutanak düzenlenir ve hacı adayı bu şekilde yola devam ederdi. Tapınak
şövalyeleri güvenli bir para hattı kurmuşlardı. Böylece, bu tutanaklar ilk
banknot (banka notu) olarak kullanılmaya başladı.
Tapınakçıların
finans merkezleri Paris Tapınağı iken, Londra’da da evimiz dedikleri başka bir
binaya sahiplerdi. Londra’nın ilk bankası olan bu bina, aynı ata binen iki
şövalye heykelinin de bulunduğu binadır.
İkinci Haçlı
seferleri sırasında ise, Tapınakçılar ve Fransa Kralı arasında bir işbirliği
başladı. II.Filip’in hükümdarlığında Tapınak, Fransız kraliyet hazinesine
dönüştü. Böylece Paris Tapınağı’da bir banka olarak faaliyetine kraliyet namına
devam etmiş oldu.
Aslında ilk
banka sisteminin kurulmasına Papalık sebep olmuş oldu, halen de kendilerine ait
bir banka Vatikan’da bulunmaktadır.
Parayı ve
paranın finansal ağını yaratan baronlar, tüketicinin sadakatine nail olurken,
büyük bir imtiyaz ve saygıyla da taçlanmışlardır.
Fiziki
olarak parayı emanete alan bu sistem içerisinde, zaman geçtikçe, bugün mevduat
işlemleri ve kredi işlemleri olarak tanımlanan bir takım işlemler de o günlerde
yapılmaya başlanmıştı.
Para takas
aracı ürün olmanın dışında, finans sisteminin kurulmasını sağlamış ve paradan
para kazanma dönemini de başlatmıştı.
Bugüne
geldiğimizde, nakit ve kredi kartı olarak iki farklı harcama yapabiliyoruz.
Nakit para sahip olduğumuz para iken, kredi kartı, adı üstünde kısa vadeli
kredi kullanım yollarından birisidir. Nakit taşımanın giderek azaldığı günümüz
koşullarında ise, kredi kartı ile alışveriş, pratik oluşu sebebiyle, nakit
harcamaya göre daha maliyetli olsa da, tercih edilir durumda. Elektronik olarak
gelişen sistemler ise; her bir harcamadan, her bir karttan hem para kazanmakta
hem de kayıt alabilmektedir. Nakit harcamadan sağlanamayan pek çok kazanç,
kredili satışta, kredi kartı sağlayıcısı ve ödeme yazılımları üreten
organizasyonlar için mümkün.
Para ve
eşdeğer ürünleri sisteme dahil eden kişi ve kuruluşlar, yine tüketicinin
sadakatine nail olurken, imtiyaz ve saygıyla da taçlanmışlardır.
Yarının
konusu ise, elektronik para dönemi. Bu dönemi heyecanla bekleyenler var
mutlaka, pratik olacağını, farklı farklı kartlarla uğraşmayacağını ve nakitten
azade bir sistemin rahatlığını düşünenler. Ben şahsen işin bu kısımlarından
ziyade, yüzyıllardır Dünyadaki en seçkin ürün olan parayı, sistemde dolaştırarak
para kazanan baronların, kontrolünde bir yaşama sevinemiyorum. Heyecan yerine
endişe duyuyorum. İstedikleri şekilde, piyasaları yönlendiren, tabiri caizse
baronların kontrolündeki bir sistemin içine girdiğimizde, yarım yamalak
sağladığımız özgürlükten de bahsetme olasılığımız yok. İstedikleri gibi, senin
- benim tüketim kalemlerimizi belirleyebilecekleri gibi, istemediği anda da
şalteri kapatabilecekleri bir güç bu. Düşünsenize, falanca kalemlere açık,
diğer kalemlere kapalı bir hesabın sahibisin, istediğin şeyi alamıyorsun. Ya da
anlık yaşamsal ihtiyacın olan bir şeyi, sırf hesabın onun parametrelerine
uymadığı için alamıyorsun. Mesela, ekmeğe ihtiyacın var, alamıyorsun çünkü
sistem bir yerden uygunsuzluk görmüş ve satın almaya hesabını kapatmış, ne
yapacaksın? Ayrıca, aldığın, irili ufaklı her şey ve bu işlemleri nereden, ne
zaman yaptığın da bu sistemi yaratanların kayıtlarında; ha elbette ki şunu
söyleyebilirsiniz, -kanunsuz işimiz yok ki, kaydederse etsin, ne olur ki-?
Elbette hukuksuzluk değil bahsettiğim şey, sadece kişisel verilerin kayıtlı
hale getirilip, özgürlüğün bir hesap numarasına bağlı olması ve istedikleri
şekilde tüketiciyi yönetebilme gücü. Bu çok tehlikeli değil mi? Eninde sonunda,
merkezcil bir güç değil mi? Devletler ölçeğinde başlasa bile eninde sonunda
merkezcil bir sisteme evrilmez mi? İş buralara geldiğinde mesela, ulus olmaktan
bahsedilebilir mi?
Bu iş
kanımca para baronlarına tam itaat demek, işte o vakit sadakatten öteye kocaman
bir adım atmak demek. Yaşamı teslim etmek ve tüm ömrü baronların refahı için
salise salise tüketmek demek. Şimdi hazır mısın geleceğin Tapınak Şövalyeleri
ile hayat sürmeye? Sadık, sayaca odaklı, senin sayacının büyük sayaca
kazandırdığı, limitli, özgür olmayan bir yaşam bizi bekliyor, hazır mısın?
E.E
Tam isabet elinize, emeğinize sağlık. Çok başarılı bir bilgilendirme. Gerçek bizi özgür kılacak.
YanıtlaSilTeşekkür ederim, güzel düşüncelerinizden mutluyum.
SilSöylenecek ne kaldı ki Para yokluğu yara, varlığı dert🤗👍 tebrikler Evrim hm.👏💙
YanıtlaSilTeşekkür ederim, yaranız hiç olmasın.
Sil